Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge
GT
GD
C
H
L
M
O
a
GT
GD
C
H
L
M
O
able
/ˈeɪ.bl̩/ = ADJECTIVE: yetenekli, yapabilen, gücü yeten, beceri gerektiren, -ebilen;
USER: yetenekli, mümkün, edebiliyoruz, edebilmek, güçlü, güçlü
GT
GD
C
H
L
M
O
about
/əˈbaʊt/ = PREPOSITION: hakkında, ilgili, konusunda, dair, etrafında, üstünde, orada burada;
ADVERB: yaklaşık, takriben, etrafına, hemen hemen, aşağı yukarı, aksi yöne;
USER: hakkında, ilgili, yaklaşık, ile ilgili, konusunda, konusunda
GT
GD
C
H
L
M
O
absorber
/ˈʃɒk.əbˌzɔː.bər/ = USER: emici, absorber, yutucu, soğurucu, amortisör
GT
GD
C
H
L
M
O
across
/əˈkrɒs/ = PREPOSITION: karşısında, içinden, üstünden, öbür tarafında, ortasından;
ADVERB: karşıya, karşıdan karşıya, çapraz, genişliğinde;
USER: karşısında, arasında, genelinde, boyunca, çapında
GT
GD
C
H
L
M
O
actually
/ˈæk.tʃu.ə.li/ = ADVERB: aslında, gerçekten, gerçekte, fiilen, doğrusu, sahiden, sahi;
USER: aslında, gerçekten, gerçekte, fiilen, doğrusu, doğrusu
GT
GD
C
H
L
M
O
add
/æd/ = VERB: eklemek, katmak, artırmak, ilave etmek, toplamak, karıştırmak;
USER: eklemek, ekleyin, ekle, ekleyebilirsiniz, ekleyebilir, ekleyebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
advanced
/ədˈvɑːnst/ = ADJECTIVE: gelişmiş, ileri, ilerlemiş, modern, öncü;
USER: gelişmiş, ileri, Advanced, Detaylı, Ilerletilmis
GT
GD
C
H
L
M
O
advised
/ˌɪl.ədˈvaɪzd/ = ADJECTIVE: tedbirli, iyice düşünülmüş, düşünceli;
USER: tavsiye, önerilir, önerilmektedir, tavsiye etti
GT
GD
C
H
L
M
O
affects
/əˈfekt/ = VERB: etkilemek, dokunmak, numarası yapmak, yaşamak, taslamak, sarsmak, üzmek, bozmak, sevmek, hoşlanmak, tutmak, etki etmek;
NOUN: arzu, heyecan;
USER: etkiler, etkileyen, etkilemektedir, etkilediği, etkilediğini
GT
GD
C
H
L
M
O
after
/ˈɑːf.tər/ = ADVERB: sonra, ardından, daha sonra, arkasından;
PREPOSITION: sonra, ardından, peşinden, izleyen, arkasından, göre, -den sonra;
ADJECTIVE: sonraki, izleyen, sonra gelen;
CONJUNCTION: -dikten sonra;
USER: sonra, sonrası, sonrasında, ardından
GT
GD
C
H
L
M
O
again
/əˈɡenst/ = ADVERB: tekrar, yeniden, yine, bir daha, gene, ayrıca, üstelik;
USER: tekrar, yeniden, yine, daha, again, again
GT
GD
C
H
L
M
O
against
/əˈɡenst/ = ADVERB: karşı, aleyhte, ters olarak;
PREPOSITION: karşı, karşısında, aleyhinde, aykırı, dayalı;
USER: karşı, karşısında, yönelik, aleyhine, aleyhinde, aleyhinde
GT
GD
C
H
L
M
O
agencies
/ˈeɪ.dʒən.si/ = NOUN: ajans, acenta, aracılık, organ, vasıta;
USER: kurumlar, kurumları, ajansları, kuruluşları, kurum
GT
GD
C
H
L
M
O
aided
/ād/ = NOUN: yardımcı, yaver, emir subayı;
USER: destekli, yardım, yardımıyla
GT
GD
C
H
L
M
O
all
/ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep;
NOUN: hepsi, herkes;
ADVERB: hepsi, tamamen, hep;
PRONOUN: hepsi, herkes, her şey;
USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını
GT
GD
C
H
L
M
O
also
/ˈɔːl.səʊ/ = ADVERB: da, de, ayrıca, hem de, hem, keza, dahi, üstelik;
USER: da, ayrıca, de, aynı zamanda, zamanda, zamanda
GT
GD
C
H
L
M
O
alt
/ˈælt.kiː/ = USER: alt, Pistinin
GT
GD
C
H
L
M
O
alternate
/ˈɒl.tə.neɪt/ = ADJECTIVE: alternatif, değişimli, birbirini izleyen, birbiri ardından gelen;
NOUN: vekil, muavin;
VERB: birbirini izlemek, birbirini takip etmek, değişimli olarak yapmak, sıra ile yapmak, değiştirmek, değişmek;
USER: alternatif, diğer, alternatif bir, yedek, değişimli
GT
GD
C
H
L
M
O
alternative
/ôlˈtərnətiv/ = NOUN: alternatif, seçenek, şık;
ADJECTIVE: alternatif, başka, değişik, öbür;
USER: alternatif, bir alternatif, alternatif bir, alternatiftir, alternatifi, alternatifi
GT
GD
C
H
L
M
O
alternatively
/ôlˈtərnətivlē/ = ADVERB: alternatif olarak;
USER: alternatif olarak, alternatif, Seçenek, Seçenek olarak, Buna alternatif
GT
GD
C
H
L
M
O
alternatives
/ôlˈtərnətiv/ = NOUN: alternatif, seçenek, şık;
USER: alternatifleri, alternatifler, alternatif, alternatiflerin, seçenekleri, seçenekleri
GT
GD
C
H
L
M
O
am
/æm/ = USER: Zamanı, duyuyorum, ben, değilim, ÖS, ÖS
GT
GD
C
H
L
M
O
an
GT
GD
C
H
L
M
O
and
/ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de;
USER: ve, ile, ile
GT
GD
C
H
L
M
O
another
/əˈnʌð.ər/ = ADJECTIVE: başka, farklı, ayrı, bambaşka, öbür;
PRONOUN: başka, diğer, bir daha, bir tane daha, ayrı, başka bir tane, öbür;
USER: başka, başka bir, bir, diğer, bir başka, bir başka
GT
GD
C
H
L
M
O
anyway
/ˈen.i.weɪ/ = ADVERB: zaten, neyse, nasıl olsa, her halükârda;
USER: zaten, yine, yine de, Neyse, her durumda
GT
GD
C
H
L
M
O
application
/ˌæp.lɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: uygulama, başvuru, kullanım, dilekçe, tatbik, başvuru formu, talep, başvurma, sürme, özen, dikkat;
USER: uygulama, uygulaması, başvuru, uygulamanın, uygulamaya
GT
GD
C
H
L
M
O
archived
/ˈɑː.kaɪv/ = USER: arşivlenmiş, arşivlenen, arşiv, arşivlenir, arşivlenebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
are
/ɑːr/ = NOUN: ar;
USER: olan, vardır, bulunmaktadır, olup, olarak, olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
area
/ˈeə.ri.ə/ = NOUN: alan, bölge, yüzölçümü, bodrum girişi, harekât bölgesi;
USER: alan, alanı, alanında, alanda, area
GT
GD
C
H
L
M
O
arm
/ɑːm/ = NOUN: kol, dal, silâh, cephane, pazı, güç, koy, körfez, şube;
VERB: donatmak, zırh giydirmek, sağlamak;
USER: kol, kolu, kolunu, kolunun, koluna, koluna
GT
GD
C
H
L
M
O
as
/əz/ = ADVERB: olarak, gibi, kadar, iken;
PRONOUN: gibi;
CONJUNCTION: olduğu gibi, ki, iken, rağmen, karşın, madem, mademki, -diği gibi, -irken;
USER: olarak, gibi, kadar, yanı, şekilde, şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
aspects
/ˈæs.pekt/ = NOUN: görünüm, görünüş, yön, görüş, cephe, hal, çehre, tavır, bakım;
USER: yönleri, yönlerini, yönleriyle, açıdan, yönü
GT
GD
C
H
L
M
O
ass
/æs/ = NOUN: eşek, göt, kıç, ahmak, eşek herif;
USER: göt, eşek, ass, kıçını, kıçından
GT
GD
C
H
L
M
O
assembly
/əˈsem.bli/ = NOUN: montaj, kurul, meclis, toplantı, çevirme, kongre, içtima;
USER: montaj, montajı, düzeneği, düzeneğini, kurul
GT
GD
C
H
L
M
O
associated
/əˈsəʊ.si.eɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: birleşmiş;
USER: ilişkili, ilgili, bağlantılı, ilişkilidir, ilişkilendirilmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
at
/ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a;
NOUN: savaşçı, asker, eyt;
USER: de, az, at, okuyun, azından, azından
GT
GD
C
H
L
M
O
attract
/əˈtrækt/ = VERB: çekmek, cezbetmek
GT
GD
C
H
L
M
O
august
/ɔːˈɡʌst/ = ADJECTIVE: muhterem, aziz, saygıdeğer, muhteşem
GT
GD
C
H
L
M
O
average
/ˈæv.ər.ɪdʒ/ = NOUN: ortalama, averaj, avarya, hasar, cari fiyat, zarar;
ADJECTIVE: ortalama, sıradan;
VERB: ortalamasını bulmak, ortalama olarak almak;
USER: ortalama, ortalaması, Konukların ortalama, ortalamasının, ortalamanın, ortalamanın
GT
GD
C
H
L
M
O
b
= NOUN: si, iyi;
USER: b,
GT
GD
C
H
L
M
O
back
/bæk/ = NOUN: geri, arka, sırt;
ADJECTIVE: geri, arka, arkadaki;
ADVERB: geri, arkaya, geriye, geride, önce, geçmişe;
USER: geri, arka, tekrar, sırt, back
GT
GD
C
H
L
M
O
badass
GT
GD
C
H
L
M
O
balloon
/bəˈluːn/ = NOUN: balon, küre;
ADJECTIVE: balon gibi, kabarık;
VERB: balonla uçmak, şişirmek, abartmak, havadan atmak, zam yapmak, şişmek, balon gibi olmak;
USER: balon, balonu, balloon, balonun
GT
GD
C
H
L
M
O
based
/-beɪst/ = ADJECTIVE: merkezli, kurulmuş, bulunan, yerleşik, dayanmış, tesis edilmiş;
USER: merkezli, göre, dayalı, esas, temel
GT
GD
C
H
L
M
O
basically
/ˈbeɪ.sɪ.kəl.i/ = ADVERB: temel olarak, aslında, esasında, kökünden;
USER: temel olarak, temelde, temel, esas, aslında
GT
GD
C
H
L
M
O
basis
/ˈbeɪ.sɪs/ = NOUN: temel, esas, ilke, kaynak, kaide, üs, prensip, köken, belkemiği;
USER: temel, esas, olarak, temelinde, bazında
GT
GD
C
H
L
M
O
bass
/beɪs/ = NOUN: basketbol, basket, basket topu;
USER: bas, bass, levrek
GT
GD
C
H
L
M
O
basses
/bās/ = NOUN: bas, levrek, basso, ıhlamur ağacı kabuğu, hasır;
USER: Bas, Basses, Baslar, Bas Gitarlar, Gitarlar,
GT
GD
C
H
L
M
O
be
/biː/ = VERB: olmak, var olmak, bulunmak, tutmak, durmak, mal olmak, anlamına gelmek;
USER: olmak, olabilir, olması, olarak, olduğu, olduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
because
/bɪˈkəz/ = CONJUNCTION: çünkü, dolayı, yüzünden, -diği için;
USER: çünkü, nedeniyle, için, nedeni, nedeni
GT
GD
C
H
L
M
O
become
/bɪˈkʌm/ = VERB: olmak, haline gelmek, yaraşmak, kesilmek, yakışmak, uymak, güzel durmak, -laşmak, -leşmek;
USER: olmak, haline, hale, oldu, olur, olur
GT
GD
C
H
L
M
O
behind
/bɪˈhaɪnd/ = PREPOSITION: arkasında, gerisinde, arkasından, ardındaki, ardından, peşinde;
ADVERB: geride, arkada, arkadan, geri, geriye, arkaya;
USER: arkasında, geride, arkasındaki, gerisinde, arkasından
GT
GD
C
H
L
M
O
being
/ˈbiː.ɪŋ/ = NOUN: varlık, olma, varoluş, yaradılış, yapı;
USER: olma, varlık, olmak, olan, olmanın, olmanın
GT
GD
C
H
L
M
O
bella
GT
GD
C
H
L
M
O
below
/bɪˈləʊ/ = PREPOSITION: altında, aşağı, altta;
ADVERB: aşağıda, altında, altında, aşağı, altta, alt katta, yeryüzünde, cehennemde, düşük rütbede, rütbece altında;
USER: altında, aşağıda, aşağıdaki, aşağıya, altına, altına
GT
GD
C
H
L
M
O
better
/ˈbet.ər/ = ADJECTIVE: daha iyi, daha güzel;
ADVERB: daha iyi, daha iyi şekilde, iyisimi;
VERB: iyileştirmek, daha iyi yapmak, geliştirmek, düzeltmek, geçmek;
NOUN: daha iyisi, üstün kimse;
USER: daha iyi, iyi, daha, daha iyi bir, iyi bir
GT
GD
C
H
L
M
O
bigger
/bɪɡ/ = USER: büyük, daha büyük, büyük bir, daha büyük bir
GT
GD
C
H
L
M
O
bill
/bɪl/ = NOUN: fatura, tasarı, banknot, senet, hesap, tahvil, gaga, burun, kâğıt para, afiş;
VERB: fatura etmek, fatura çıkarmak;
USER: fatura, faturası, tasarıyı, tasarı, bill
GT
GD
C
H
L
M
O
black
/blæk/ = NOUN: siyah, zenci, is, siyah boya;
ADJECTIVE: siyah, kara, zenci, koyu, morarmış, uğursuz, kızgın;
VERB: karartmak;
USER: siyah, black, kara, siyah bir, beyaz
GT
GD
C
H
L
M
O
blue
/bluː/ = NOUN: mavi, muhafazakâr partili;
ADJECTIVE: mavi, hüzünlü, morarmış, açık saçık, müstehcen, keyifsiz, çürümüş, canı sıkkın, morali bozuk;
VERB: mavi yapmak, maviye boyamak, çarçur etmek, har vurup harman savurmak;
USER: mavi, Blue, Sultanahmet, mavisi, mavi yapmak
GT
GD
C
H
L
M
O
bogus
/ˈbəʊ.ɡəs/ = ADJECTIVE: sahte, taklit, kalp;
NOUN: sahte, sahte şey;
USER: sahte, sahte bir, bogus, düzmece, uydurma
GT
GD
C
H
L
M
O
both
/bəʊθ/ = ADJECTIVE: ikisi de, her ikisi de;
USER: her ikisi de, ikisi de, hem, iki, her iki
GT
GD
C
H
L
M
O
bottom
/ˈbɒt.əm/ = NOUN: alt, dip, temel, kıç, kaynak, tekne, dayanma gücü, gemi omurgası;
ADJECTIVE: alttaki, dipteki;
VERB: dip koymak, temeline inmek, esasını araştırmak;
USER: alt, altındaki, altında, altına, altta
GT
GD
C
H
L
M
O
brand
/brænd/ = NOUN: marka, damga, tarz, nişan, namus lekesi, ayıp, usul, dağlanarak yapılan iz, buğdaypası, kızgın demir, mantar;
VERB: dağlamak, damgalamak, markalamak, lekelemek, derin etki bırakmak, işlemek;
USER: marka, markası, markanın, markasıyla, bir marka
GT
GD
C
H
L
M
O
brief
/briːf/ = ADJECTIVE: kısa, özet, kısa ve öz, özlü;
NOUN: özet, evrak, dava özeti, belge, avukat tutma;
VERB: özetlemek, talimat veya bilgi vermek, avukat tutmak;
USER: kısa, kısa bir, Kısaca, sayfa, özet
GT
GD
C
H
L
M
O
bring
/brɪŋ/ = VERB: getirmek, kazandırmak, vermek, neden olmak, ikna etmek, razı etmek;
USER: getirmek, getirebilir, getirecek, getir, getirir
GT
GD
C
H
L
M
O
build
/bɪld/ = NOUN: yapı, vücut yapısı, yaradılış;
VERB: kurmak, inşa etmek, yapmak, örmek, güvenmek, inşaatçılık yapmak, bel bağlamak, toplamak, toplanmak, kümelenmek;
USER: inşa etmek, kurmak, yapı, inşa, oluşturmak
GT
GD
C
H
L
M
O
building
/ˈbɪl.dɪŋ/ = NOUN: bina, inşa, yapı, inşaat, kurma, inşa etme, apartman;
USER: bina, yapı, binanın, binada, inşaat
GT
GD
C
H
L
M
O
business
/ˈbɪz.nɪs/ = NOUN: iş, faaliyet, ticaret, işyeri, firma, ticarethane, mesele, alım satım, görev, konu;
USER: iş, işletmeniz, Business, işletme, ticari
GT
GD
C
H
L
M
O
but
/bʌt/ = CONJUNCTION: ama, ancak, fakat, ki, oysa, hariç, başka, halbuki;
ADVERB: sadece, yalnızca, yani, hiç olmazsa;
NOUN: itiraz, karşı çıkma;
USER: ama, ancak, fakat, değil, aynı, aynı
GT
GD
C
H
L
M
O
by
/baɪ/ = PREPOSITION: tarafından, göre, ile, yoluyla, kadar, vasıtasıyla, yanında, kenarında, başında, yanından, yakınında, yakınından, yolundan;
ADVERB: yakın, geçecek biçimde, geçişli biçimde, bir kenara;
USER: tarafından, göre, ile, by, edenler tarafından
GT
GD
C
H
L
M
O
bypass
/ˈbaɪ.pɑːs/ = NOUN: baypas, atlatma, aşma borusu, yan geçit, kestirme yol, kanın geçebileceği ikinci yol;
VERB: atlatmak, ikinci yol yapmak, dolambaçlı yoldan gitmek, bertaraf etmek;
USER: baypas, bypass, atlamak, aşmak, atlamasına
GT
GD
C
H
L
M
O
cad
/kæd/ = NOUN: kimse, ahlaksız kimse, kaba adam, kişi;
USER: cad, TRY, cao, bdt
GT
GD
C
H
L
M
O
calculate
/ˈkæl.kjʊ.leɪt/ = VERB: hesaplamak, saymak, hesap etmek, tasarlamak, planlamak, güvenmek, hesap yapmak, ihtimal vermek, tahmin etmek, ölçüp biçmek, düşünüp taşınmak, bel bağlamak;
USER: hesaplamak, hesapla, hesaplar, hesaplanması, hesaplayabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
calculated
/ˈkalkyəˌlāt/ = ADJECTIVE: hesaplanmış, hesaplı, tahmini, uygun, yerinde, hesaba katılmış;
USER: hesaplanmış, hesaplanan, hesaplanır, hesaplanmıştır, hesaplanmaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
calculation
/ˌkæl.kjʊˈleɪ.ʃən/ = NOUN: hesaplama, hesap, tahmin, düşünüp taşınma, hesap sonucu, öngörü, çıkar hesabı;
USER: hesaplama, hesaplanması, hesaplanmasında, hesaplaması, hesabı
GT
GD
C
H
L
M
O
calculations
/ˌkæl.kjʊˈleɪ.ʃən/ = NOUN: hesaplama, hesap, tahmin, düşünüp taşınma, hesap sonucu, öngörü, çıkar hesabı;
USER: hesaplamaları, hesaplamalar, hesapları, hesaplama, hesaplamalarda
GT
GD
C
H
L
M
O
call
/kɔːl/ = NOUN: çağrı, davet, çağırma, seslenme, ziyaret, ses, ihtiyaç, ziyaret etme, telefonda konuşma, ötüş;
VERB: aramak, çağırmak, seslenmek, demek, adlandırmak, çağrıda bulunmak, söylemek, davet etmek, telefon etmek, bağırmak, uyandırmak, ziyaret etmek, lakap takmak, telefonda konuşmak, dava açmak, farzetmek;
USER: çağrı, aramak, now, call now, şöyle çağırır
GT
GD
C
H
L
M
O
called
/kɔːl/ = ADJECTIVE: adlı, denilen;
USER: denilen, adlı, denir, adlandırılan, adı, adı
GT
GD
C
H
L
M
O
came
/keɪm/ = USER: geldi, gelen, çıktı, geldim, gelip
GT
GD
C
H
L
M
O
can
/kæn/ = NOUN: kutu, teneke kutu, konserve kutusu, hela, hapishane, kaba et, teneke kutudaki içecek;
VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak;
USER: kutu, olabilir, yapabilirsiniz, can, olabildiğince, olabildiğince
GT
GD
C
H
L
M
O
car
/kɑːr/ = NOUN: araba, otomobil, kabin, vagon, yolcu bölümü;
USER: araba, arabayı, araç, el araba, otomobil
GT
GD
C
H
L
M
O
caring
/ˈkeə.rɪŋ/ = NOUN: önemseme;
ADJECTIVE: yardımsever, sempatik, şefkâtli;
USER: bakım, bakmakta, bakımı, bakan, bakımında
GT
GD
C
H
L
M
O
carton
/ˈkɑː.tən/ = NOUN: kutu, karton kutu, mukavva kutu, nişan tahtasının ortasındaki beyazlık, onikiden vurma;
USER: kutu, karton, kartonda, carton, kartonu
GT
GD
C
H
L
M
O
cat
/kæt/ = NOUN: kedi, pisi, griva palangası, kedi soyundan hayvan, kinci kadın, dedikoducu kadın, caz meraklısı kimse;
USER: kedi, CAT, KAT, kedisi, kedinin
GT
GD
C
H
L
M
O
catheter
/ˈkaTHədər/ = NOUN: sonda;
USER: sonda, kateter, kateteri, kateterin, katater,
GT
GD
C
H
L
M
O
cattle
/ˈkæt.l̩/ = NOUN: sığırlar, insanlar;
USER: sığırlar, sığır, hayvan, sığırı, sığırların
GT
GD
C
H
L
M
O
cells
/sel/ = NOUN: hücre, pil, göz, petek gözü, oda, toplumdan kaçan kimsenin kapandığı evi;
USER: hücreleri, hücreler, hücre, hücrelerin, hücrelerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
certain
/ˈsɜː.tən/ = ADJECTIVE: belirli, belli, kesin, emin, belirlenmiş, muhakkak, güvenilir, kuşkusuz, şüphesiz, herhangi bir, falanca, mutlâk;
USER: belli, belirli, bazı, belirli bir, belli bir
GT
GD
C
H
L
M
O
change
/tʃeɪndʒ/ = VERB: değiştirmek, değişmek, bozdurmak, bozmak, dönüşmek;
NOUN: değişiklik, değişim, üstü, bozuk para, yenilik, para üstü, borsa;
USER: değiştirmek, değiştirebilirsiniz, değiştirin, değiştirme, değiştirebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
changed
/tʃeɪndʒd/ = ADJECTIVE: değiştirilmiş, değişmiş;
USER: değişmiş, değiştirilmiş, değişti, değiştirildi, değiştirilebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
changes
/tʃeɪndʒ/ = VERB: değiştirmek, değişmek, bozdurmak, bozmak, dönüşmek;
NOUN: değişiklik, değişim, üstü, bozuk para, yenilik, para üstü, borsa;
USER: değişiklikler, değişiklikleri, değişiklik, değişikliği, değişikliklerin
GT
GD
C
H
L
M
O
check
/tʃek/ = NOUN: kontrol, check, çek, denetleme, denetim, engel, şah, kontrol işareti;
VERB: denetlemek, kontrol etmek, gözden geçirmek, kontrol işareti koymak;
USER: kontrol, kontrol edin, check, onay, oda
GT
GD
C
H
L
M
O
choice
/tʃɔɪs/ = NOUN: seçim, seçenek, tercih, seçme, seçme hakkı, şık, seçilen şey, seçkinler, seçkin sınıf;
ADJECTIVE: seçme, seçkin, üstün, kaliteli, güzide, elit, kalburüstü;
USER: seçim, seçenek, seçimi, seçimdir, bir seçim
GT
GD
C
H
L
M
O
chose
/tʃəʊz/ = NOUN: şey, mal, şahsi eşya;
USER: seçti, seçtik, seçtim, tercih, seçtiğiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
click
/klɪk/ = NOUN: temizleme, temizlik, tasfiye, vurgun, avanta, büyük temizlik
GT
GD
C
H
L
M
O
close
/kləʊz/ = ADJECTIVE: yakın, kapalı, sıkı, saklı;
ADVERB: yakın, yakından;
VERB: kapatmak, kapamak, kesmek, bitirmek, yaklaşmak;
NOUN: göğüs göğüse kavga;
USER: yakın, kapatmak, kapatın, yakındır, close
GT
GD
C
H
L
M
O
code
/kəʊd/ = NOUN: kod, şifre, kanun, yasa, kural, yönetmelik, tüzük, prensipler, yasa kitabı, kılavuz;
VERB: kodlamak, şifrelemek, numaralamak;
USER: kod, kodu, kodunu, code, Kodları
GT
GD
C
H
L
M
O
color
/ˈkʌl.ər/ = NOUN: renk, boya, ten rengi, ton, içyüzü, bet beniz, yüz rengi;
VERB: renklendirmek, kızarmak, renk katmak, renk vermek, boyamak;
USER: renk, renkli, rengi, rengim, rengini
GT
GD
C
H
L
M
O
come
/kʌm/ = VERB: gelmek, ulaşmak, görünmek, buyurmak, ileri gelmek, orgazm olmak, tatmin olmak, tavır takınmak;
NOUN: meni, sperma, bel;
USER: gelmek, gelir, gelip, gelen, gel, gel
GT
GD
C
H
L
M
O
comes
/kʌm/ = USER: gelir, geliyor, söz konusu, konusu, gelen, gelen
GT
GD
C
H
L
M
O
companies
/ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa;
USER: şirketleri, şirketler, şirketlerin, şirket, şirketlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
completely
/kəmˈpliːt.li/ = ADVERB: tamamen, tam olarak, bütünüyle, tamamiyle, iyice, bütün olarak, düpedüz, bütün bütün;
USER: tamamen, tam, tümüyle, tam olarak, tamamıyla
GT
GD
C
H
L
M
O
compliance
/kəmˈplaɪ.əns/ = NOUN: uyma, itaat, rıza, uysallık;
USER: uyma, uyum, uygun, uygunluk, uyumluluk
GT
GD
C
H
L
M
O
component
/kəmˈpəʊ.nənt/ = NOUN: bileşen, parça, eleman, öğe, tamamlayıcı parça;
ADJECTIVE: bileşen, tamamlayıcı, bileşimde yeralan;
USER: bileşen, bileşeni, bileşenidir, bileşenin, bileşenini
GT
GD
C
H
L
M
O
components
/kəmˈpəʊ.nənt/ = NOUN: bileşen, parça, eleman, öğe, tamamlayıcı parça;
USER: bileşenler, bileşenleri, bileşenlerin, parçaları, bileşenlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
computer
/kəmˈpjuː.tər/ = NOUN: bilgisayar, elektronik beyin;
USER: bilgisayar, bilgisayarı, bilgisayara, bilgisayarda, bilgisayarınıza
GT
GD
C
H
L
M
O
concept
/ˈkɒn.sept/ = NOUN: kavram, fikir, görüş, mefhum, tasavvur, hayal etme;
USER: kavram, kavramı, kavramını, konsepti, konsept
GT
GD
C
H
L
M
O
configuration
/kənˌfɪɡ.əˈreɪ.ʃən/ = NOUN: biçim, gruplaşma, konum, gezegenlerin konumu, yıldız kümesi;
USER: yapılandırma, yapılandırması, konfigürasyon, yapılandırmasını, konfigürasyonu
GT
GD
C
H
L
M
O
configurations
/kənˌfɪɡ.əˈreɪ.ʃən/ = NOUN: biçim, gruplaşma, konum, gezegenlerin konumu, yıldız kümesi;
USER: yapılandırmaları, konfigürasyonları, yapılandırmalar, yapılandırmalarını, konfigürasyonlar
GT
GD
C
H
L
M
O
configurator
/kənˌfɪɡ.əˈreɪ.ʃən/ = USER: yapılandırıcı, yapılandırıcısı, configurator, konfigüratör, konfigüratörü,
GT
GD
C
H
L
M
O
contact
/ˈkɒn.tækt/ = NOUN: temas, bağlantı, ilişki, dokunma, tanıdık, portör, taşıyıcı;
VERB: irtibat kurmak, temasa geçmek, görüşmek, ilişki kurmak, temas etmek, dokunmak;
USER: temas, irtibata, başvurun, iletişime, iletişim
GT
GD
C
H
L
M
O
control
/kənˈtrəʊl/ = NOUN: kontrol, denetim, hakimiyet, idare, güç, otorite, sorumluluk;
VERB: denetlemek, kontrol etmek, hakim olmak, idare etmek, işletmek;
USER: kontrol, kontrolü, denetlemek, kontrol etmek, kumanda
GT
GD
C
H
L
M
O
copied
/ˈkɒp.i/ = VERB: çoğaltmak, kopya etmek, kopya çekmek, kopyasını çıkarmak, taklit etmek, örnek almak, kopyası çıkarılabilmek;
USER: kopyalanan, kopyalanamaz, kopyalanır, kopyalanabilir, kopyaladığınız
GT
GD
C
H
L
M
O
copy
/ˈkɒp.i/ = NOUN: kopya, nüsha, metin, suret, örnek, poz, senet;
VERB: çoğaltmak, kopya etmek, kopya çekmek, kopyasını çıkarmak, taklit etmek, örnek almak, kopyası çıkarılabilmek;
USER: kopyalamak, kopyalama, kopya, kopyalayın, kopyalayınız
GT
GD
C
H
L
M
O
correct
/kəˈrekt/ = VERB: düzeltmek, doğrulamak, cezalandırmak, haddini bildirmek;
ADJECTIVE: doğru, uygun, hatasız, tam, kusursuz;
USER: düzeltmek, gidermek, doğru, düzeltin, gidermesi, gidermesi
GT
GD
C
H
L
M
O
cost
/kɒst/ = NOUN: maliyet, fiyat, masraf, zarar, paha;
VERB: mal olmak, tutmak, neden olmak, etmek;
USER: maliyet, mal, maliyeti, maliyetli, pahalı
GT
GD
C
H
L
M
O
costing
/ˈkɒs.tɪŋ/ = NOUN: fiyat tespiti;
USER: maliyet, mal, maliyetleme, maliyetlendirme, maliyeti
GT
GD
C
H
L
M
O
costings
/ˈkɒs.tɪŋ/ = NOUN: fiyat tespiti;
USER: tedbirleri için yapılacak harcamalar,
GT
GD
C
H
L
M
O
costs
/kɒst/ = NOUN: maliyet, fiyat, masraf, zarar, paha;
VERB: mal olmak, tutmak, neden olmak, etmek;
USER: maliyetleri, maliyeti, masrafları, maliyetlerini, maliyetler
GT
GD
C
H
L
M
O
could
/kʊd/ = VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak, konservelemek, kasede kaydetmek, kayıt yapmak, uzaklaştırmak, -ebilmek;
USER: olabilir, ebil, could, could
GT
GD
C
H
L
M
O
country
/ˈkʌn.tri/ = NOUN: ülke, memleket, köy, taşra, arazi, sayfiye, toprak, diyar;
ADJECTIVE: kırsal, köy, taşra, taşraya ait;
USER: ülke, ülkenin, ülkede, ülkeye, ülkedeki
GT
GD
C
H
L
M
O
cover
/ˈkʌv.ər/ = NOUN: kapak, örtü, kap, kılıf, zarf, bahane, kuver, sığınak, paket, kaplık, av yeri;
VERB: kapatmak, örtmek, kapsamak, kaplamak, korumak, kapamak, içermek, üzerini kapatmak, yetmek;
USER: kapak, kapsayacak, kapağı, karşılamak, kapsamaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
covering
/ˈkʌv.ər.ɪŋ/ = NOUN: kaplama, örtü, kapama, koruma, tabaka, kabuk, sığınak;
ADJECTIVE: kaplayan, örten, üst;
USER: kaplama, kapsayan, kaplayan, içeren, kapsayacak
GT
GD
C
H
L
M
O
create
/kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek;
USER: oluşturmak, oluşturabilirsiniz, yaratmak, oluşturun, oluştur
GT
GD
C
H
L
M
O
created
/kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek;
USER: oluşturulan, oluşturulur, oluşturulmuş, oluşturuldu, oluşturduğunuz, oluşturduğunuz
GT
GD
C
H
L
M
O
creates
/kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek;
USER: oluşturur, yaratır, yaratan, oluşturan, yaratmaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
creating
/kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek;
USER: oluşturmak, oluşturma, yaratmak, yaratma, oluştururken
GT
GD
C
H
L
M
O
cross
/krɒs/ = NOUN: çapraz, haç;
ADJECTIVE: çapraz, kesişen, çaprazlama, dargın, kızgın;
VERB: geçmek, karşılaşmak, bozmak, çapraz çizgiler çizmek, darılmak;
USER: çapraz, geçmeye, geçmek, arası, cross, cross
GT
GD
C
H
L
M
O
current
/ˈkʌr.ənt/ = NOUN: akım, akıntı, cereyan, eğilim;
ADJECTIVE: geçerli, cari, şimdiki, bugünkü, geçer, tedavüldeki;
USER: akım, geçerli, cari, mevcut, güncel
GT
GD
C
H
L
M
O
custom
/ˈkʌs.təm/ = NOUN: gelenek, görenek, adet, töre, alışkanlık, alışveriş, örf ve adetler hukuku, müşterisi olma;
ADJECTIVE: ısmarlama, sipariş üzerine yapılmış;
USER: gelenek, görenek, özel, özel bir, Sipariş
GT
GD
C
H
L
M
O
customer
/ˈkʌs.tə.mər/ = NOUN: müşteri, alıcı, tip, herif;
USER: müşteri, Musteri, müşterinin, Customer, müşteriye
GT
GD
C
H
L
M
O
customers
/ˈkʌs.tə.mər/ = NOUN: müşteri, alıcı, tip, herif;
USER: müşteri, müşteriler, müşterilerin, müşterileri, müşterilerine
GT
GD
C
H
L
M
O
customize
/ˈkʌs.tə.maɪz/ = VERB: müşteri isteğine göre değiştirmek;
USER: özelleştirmek, kişiselleştirmek, özelleştirebilirsiniz, özelleştirme, özelleştirin
GT
GD
C
H
L
M
O
cycle
/ˈsaɪ.kl̩/ = NOUN: devir, bisiklet, devre, aşama, motosiklet, dolaşım, dönme, seri, dizi, zaman;
VERB: bisiklete binmek, devir yaptırmak, pedal çevirmek, devreden geçirmek;
USER: devir, bisiklet, döngüsü, döngü, çevrim
GT
GD
C
H
L
M
O
d
/əd/ = NOUN: re, geçer not;
USER: d, Ge, B, M
GT
GD
C
H
L
M
O
dash
/dæʃ/ = NOUN: tire, hamle, bir tutam, ataklık, gösteriş;
VERB: karalamak, çarpmak, atılmak, atmak, fırlamak, vurmak, sıçratmak;
USER: tire, çizgi, dash, kumanda, fırla
GT
GD
C
H
L
M
O
data
/ˈdeɪ.tə/ = NOUN: veri, bilgi, data, girdi, malumat;
USER: veri, verileri, veriler, bilgileri, verilerin
GT
GD
C
H
L
M
O
database
/ˈdeɪ.tə.beɪs/ = USER: veritabanı, veri tabanında, veritabanını, veritabanına, veritabanında
GT
GD
C
H
L
M
O
date
/deɪt/ = NOUN: tarih, randevu, buluşma, zaman, dönem, hurma, flört, vade;
VERB: çıkmak, buluşmak, tarih atmak, zamanını belirlemek;
USER: tarih, tarihi, tarihinden, tarihe, güncel
GT
GD
C
H
L
M
O
dates
/deɪt/ = NOUN: tarih, randevu, buluşma, zaman, dönem, hurma, flört, vade;
USER: tarihleri, tarih, tarihlerinizi, tarihlerini, tarihler
GT
GD
C
H
L
M
O
day
/deɪ/ = NOUN: gün, gündüz, zaman, dönem;
USER: gün, günü, günlük, günün, günde, günde
GT
GD
C
H
L
M
O
decide
/dɪˈsaɪd/ = VERB: karar vermek, belirlemek, kararlaştırmak, karar verdirmek, karar vermesini sağlamak, hüküm vermek, sonuca varmak, azmetmek;
USER: karar vermek, karar, karar verin, karar verir, karar vermenize, karar vermenize
GT
GD
C
H
L
M
O
definition
/ˌdef.ɪˈnɪʃ.ən/ = NOUN: tanım, tanımlama, tarif, açıklama, belirleme, belirtme, seçiklik, kesinleştirme;
USER: tanım, tanımı, çözünürlüklü, tanımlı, tanımını
GT
GD
C
H
L
M
O
delete
/dɪˈliːt/ = VERB: silmek, çıkarmak, kazımak;
USER: silmek, silin, silme, silebilirsiniz, silebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
delivery
/dɪˈlɪv.ər.i/ = NOUN: teslim, doğum, teslim etme, dağıtma, doğurma, konuşma, verim, devretme;
USER: teslim, teslimat, Sevkiyat, dağıtım, doğum
GT
GD
C
H
L
M
O
depending
/dɪˈpend/ = VERB: güvenmek, bağlı olmak, tabi olmak;
USER: bağlı, bağlı olarak, olarak, göre, göre
GT
GD
C
H
L
M
O
description
/dɪˈskrɪp.ʃən/ = NOUN: tanım, tanımlama, tarif, betimleme, tasvir, çeşit;
USER: tanımlama, tanım, açıklama, tanımı, açiklamalar
GT
GD
C
H
L
M
O
design
/dɪˈzaɪn/ = NOUN: dizayn, proje, model, tasarı, plan, taslak, amaç, komplo, niyet;
VERB: tasarlamak, dizayn etmek, kastetmek, modelini çizmek, planlamak, komplo kurmak, stilize etmek;
USER: dizayn, tasarım, tasarımı, tasarlamak, tasarıma
GT
GD
C
H
L
M
O
designed
/dɪˈzaɪn/ = ADJECTIVE: tasarlanmış, planlanmış, tarafından tasarlandı, kasıtlı;
USER: tasarlanmış, tasarlanmıştır, dizayn, tasarlanan, olarak tasarlanmış
GT
GD
C
H
L
M
O
designing
/dɪˈzaɪ.nɪŋ/ = ADJECTIVE: düzenbaz, becerikli, kurnaz;
USER: tasarımı, tasarım, tasarlama, tasarlarken, tasarlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
detail
/ˈdiː.teɪl/ = NOUN: detaylar, detay, ayrıntı, ayrıntısıyla uğraşma, ayrıntılı plân, özel göreve verme;
VERB: detayına girmek, ayrıntılı anlatmak, özel göreve vermek;
USER: detay, ayrıntı, detaylar, ayrıntılı, detaylı
GT
GD
C
H
L
M
O
development
/dɪˈvel.əp.mənt/ = NOUN: geliştirme, kalkınma, gelişme, büyüme, site, tab etme, geliştirilmiş ürün, son durum;
USER: gelişme, geliştirme, kalkınma, gelişimi, gelişim
GT
GD
C
H
L
M
O
different
/ˈdɪf.ər.ənt/ = ADJECTIVE: farklı, değişik, çeşitli, başka, diğer;
USER: farklı, farklı bir, değişik, farklıdır, çeşitli, çeşitli
GT
GD
C
H
L
M
O
do
/də/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek;
NOUN: do, hile, dalavere, dolandırıcılık, do-abbreviation, do, do;
USER: yapmak, do, mutlaka, yapılması, mutlaka yapılması, mutlaka yapılması
GT
GD
C
H
L
M
O
does
/dʌz/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek, neden olmak, rolünü üstlenmek, ayağını kaydırmak, tamamlamak, meydana getirmek, düzenlemek;
USER: yok, yapar, yaptığı, mu, mi, mi
GT
GD
C
H
L
M
O
doing
/ˈduː.ɪŋ/ = NOUN: iş, şey, faaliyet, meydana getirme, zımbırtı;
USER: iş, yapıyor, yaptığını, yaparken, yapmak, yapmak
GT
GD
C
H
L
M
O
don
/dɒn/ = VERB: giymek, giydirmek;
NOUN: bey, öğretim görevlisi, İspanyol efendisi, uzman;
USER: don, değil, öyle, yapma, yapma
GT
GD
C
H
L
M
O
done
/dʌn/ = ADJECTIVE: yapılmış, tamam, olmuş, yorgun, iyi pişmiş, bıkmış, uygun, kabul edilebilir, aldatılmış;
USER: yapılmış, yapılır, yapılan, yapılabilir, yapılması, yapılması
GT
GD
C
H
L
M
O
down
/daʊn/ = ADVERB: aşağı, aşağıya, aşağıda, altına, altında, azalarak;
PREPOSITION: aşağısında, aşağıya doğru, boyunca;
ADJECTIVE: aşağıya doğru;
VERB: indirmek;
NOUN: kuştüyü;
USER: aşağı, aşağıya, basılı, down, aşağı doğru
GT
GD
C
H
L
M
O
drawing
/ˈdrɔː.ɪŋ/ = NOUN: çizim, çekme, resim, çizme, çizgi, taslak, eskiz, resim taslağı;
USER: çizim, çizimi, çekme, çizerek, çizmek
GT
GD
C
H
L
M
O
drawings
/ˈdrɔː.ɪŋ/ = NOUN: çekiliş, hasılat, gelir;
USER: çizimler, çizimleri, çizim, çizimlere, çizimlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
drill
/drɪl/ = NOUN: matkap, talim, delgi, tohum yatağı;
VERB: delmek, tohum ekmek, matkapla delmek, talim yaptırmak, talim yapmak, delik açmak, makine ile tohum ekmek, sondaj yapmak;
USER: matkap, delme, sondaj, delin, delmek
GT
GD
C
H
L
M
O
driven
/ˈdrɪv.ən/ = VERB: sürmek, kullanmak, çalıştırmak, araba kullanmak, çakmak, hareket ettirmek, sokmak, zorlamak, gütmek, önüne katmak, saplamak, kovalamak, acele etmek;
USER: tahrik, yönlendirilen, odaklı, tahrikli, sürülen
GT
GD
C
H
L
M
O
drives
/ˈdraɪ.vər/ = NOUN: sürücü, şoför, makinist, arabacı, sert yönetici, golfte ağaç sopa, hayvan güden kimse;
USER: sürücüler, sürücüleri, diskler, sürücü, sürücülerin
GT
GD
C
H
L
M
O
due
/djuː/ = ADJECTIVE: gereken, uygun, beklenen, zamanı gelmiş, vadesi dolmuş;
NOUN: hak;
ADVERB: tam, doğru;
USER: nedeniyle, bağlı, dolayı, sayesinde, nedeni
GT
GD
C
H
L
M
O
each
/iːtʃ/ = ADJECTIVE: her, her bir;
PRONOUN: her biri, tanesi;
USER: her, her bir, her biri, her biri
GT
GD
C
H
L
M
O
earlier
/ˈɜː.li/ = ADJECTIVE: daha erken, eski, sabık;
ADVERB: daha evvel;
USER: daha erken, eski, önceki, önce, daha önce, daha önce
GT
GD
C
H
L
M
O
effect
/ɪˈfekt/ = NOUN: etki, efekt, sonuç, tesir, yürürlük, uygulama, verim, netice, anlam, izlenim;
VERB: gerçekleştirmek, etkisi olmak;
USER: etki, etkisi, etkisini, efekti, etkisinin
GT
GD
C
H
L
M
O
either
/ˈaɪ.ðər/ = CONJUNCTION: ya da, ne de;
ADJECTIVE: her iki, her bir;
PRONOUN: her iki, ister, ikisinden biri, her ikisi de, ya o ya bu, birinden biri;
ADVERB: ister, ne de;
USER: ya da, her iki, ya, da, iki
GT
GD
C
H
L
M
O
electronic
/ɪˌlekˈtrɒn.ɪk/ = ADJECTIVE: elektronik;
USER: elektronik, electronic, electronic
GT
GD
C
H
L
M
O
element
/ˈel.ɪ.mənt/ = NOUN: öğe, eleman, element, unsur, faktör, bir parça, esas, doğa şartları, atmosferik güçler, ana unsur, küçük bir miktar;
USER: eleman, element, elemanı, öğe, öğesi
GT
GD
C
H
L
M
O
elements
/ˈel.ɪ.mənt/ = NOUN: öğe, eleman, element, unsur, faktör, bir parça, esas, doğa şartları, atmosferik güçler, ana unsur, küçük bir miktar;
USER: elemanları, elemanlar, öğeleri, unsurları, unsurlar
GT
GD
C
H
L
M
O
enable
/ɪˈneɪ.bl̩/ = VERB: olanak tanımak, izin vermek, olanak vermek, yetki vermek;
USER: etkinleştirmek, izin, sağlamak, sağlar, etkinleştirmeniz
GT
GD
C
H
L
M
O
engine
/ˈen.dʒɪn/ = NOUN: motor, makine, lokomotif, itfaiye arabası, alet edevat;
VERB: motor takmak, makine takmak;
USER: motor, motoru, motorun, makine
GT
GD
C
H
L
M
O
engineer
/ˌen.dʒɪˈnɪər/ = NOUN: mühendis, makinist, teknisyen, makine mühendisi, tekniker, çarkçı;
VERB: mühendislik yapmak, mühendisliğini yapmak, yapmak, düzenlemek;
USER: mühendis, mühendisi, mühendislik, engineer, mühendisin
GT
GD
C
H
L
M
O
engineered
/ˌenjəˈni(ə)r/ = VERB: mühendislik yapmak, mühendisliğini yapmak, yapmak, düzenlemek;
USER: mühendislik, tasarlanmıştır, tasarlanmış, mühendisliği, tasarlandı
GT
GD
C
H
L
M
O
engineering
/ˌenjəˈni(ə)r/ = NOUN: mühendis, makinist, teknisyen, makine mühendisi, tekniker, çarkçı;
VERB: mühendislik yapmak, mühendisliğini yapmak, yapmak, düzenlemek;
USER: mühendislik, mühendisliği, Engineering, ürünler, tekniği
GT
GD
C
H
L
M
O
english
/ˈɪŋ.ɡlɪʃ/ = NOUN: İngilizce, İngilizler, İngiliz halkı;
ADJECTIVE: İngilizce, İngiliz, İngiltere;
USER: İngilizce, English, İngiliz, turkish, İngiliz kahvaltısı, İngiliz kahvaltısı
GT
GD
C
H
L
M
O
enough
/ɪˈnʌf/ = ADJECTIVE: yeterli, yeter, kâfi;
ADVERB: yeterince, yeteri kadar;
NOUN: yeter, yeterli miktar;
USER: yeterli, yeterince, kadar, yeteri kadar, yeterlidir, yeterlidir
GT
GD
C
H
L
M
O
entry
/ˈen.tri/ = NOUN: giriş, girdi, kayıt, girme, madde, katılma, kapı, kalem, antre, sahneye çıkma;
USER: giriş, girişi, girdi, girdisi, girişini
GT
GD
C
H
L
M
O
erp
GT
GD
C
H
L
M
O
estimate
/ˈes.tɪ.meɪt/ = NOUN: tahmin, hesap, takdir, değerlendirme, ölçüm, hüküm;
VERB: tahmin etmek, kestirmek, biçmek, değer biçmek, takdir etmek, hüküm vermek;
USER: tahmin, tahmini, tahmin ediyoruz, hesaplamak, tahmininde
GT
GD
C
H
L
M
O
estimated
/ˈes.tɪ.meɪt/ = ADJECTIVE: tahmini;
USER: tahmini, tahmin, tahmin edilmektedir, tahmin edilen, yaklaşık
GT
GD
C
H
L
M
O
even
/ˈiː.vən/ = ADVERB: bile, hatta, dahi, üstelik, tam;
ADJECTIVE: çift, çift, düz, eşit, dengeli, tam, düzenli, başabaş, sakin, fit olmuş, düzleşmek, düz olmak, düzleştirmek, eşit olarak bölüştürmek, düzlemek;
USER: hatta, bile, da, daha, dahi
GT
GD
C
H
L
M
O
everywhere
/ˈev.ri.weər/ = ADVERB: her yerde, her yer, her tarafta, her taraf;
USER: her yerde, yerde, her, her yerdeki, her yere
GT
GD
C
H
L
M
O
exactly
/ɪɡˈzækt.li/ = ADVERB: tam, tam olarak, tamamen, aynen, kesin olarak, tamı tamına, titizlikle, tamam;
USER: tam olarak, tam, tamamen, aynen, kesinlikle, kesinlikle
GT
GD
C
H
L
M
O
example
/ɪɡˈzɑːm.pl̩/ = NOUN: örnek, misal, ibret, ders;
USER: örnek, Örneğin, örnekte, örneği, örneği
GT
GD
C
H
L
M
O
examples
/ɪɡˈzɑːm.pl̩/ = NOUN: örnek, misal, ibret, ders;
USER: örnekler, örnekleri, örnek, örneklerini, örneklerle
GT
GD
C
H
L
M
O
existing
/ɪɡˈzɪs.tɪŋ/ = ADJECTIVE: mevcut, var olan, bugünkü;
NOUN: olma;
USER: mevcut, varolan, var olan
GT
GD
C
H
L
M
O
expand
/ɪkˈspænd/ = VERB: genişletmek, büyütmek, genişlemek, büyümek, açmak, yayılmak, açılmak, şişirmek, gelişmek, şişmek, dönüşmek;
USER: genişletmek, genişletin, genişletme, genişletebilir, genişletmeye
GT
GD
C
H
L
M
O
expires
/ɪkˈspaɪər/ = VERB: sona ermek, bitmek, ölmek, geçmek, nefes vermek, son nefesini vermek, geçerliliğini yitirmek, vadesi dolmak;
USER: sona eriyor, süresi, sona, sona erer, süresi dolmadan
GT
GD
C
H
L
M
O
expiring
/ɪkˈspaɪər/ = VERB: sona ermek, bitmek, ölmek, geçmek, nefes vermek, son nefesini vermek, geçerliliğini yitirmek, vadesi dolmak;
USER: süresi dolan, sona eren, dolan, sona erecek, expiring
GT
GD
C
H
L
M
O
expiry
/ɪkˈspaɪə.ri/ = NOUN: son, bitiş, vade, sona erme, süre sonu;
USER: son, son kullanma, son yayınlanma, vade, bitiminden
GT
GD
C
H
L
M
O
explain
/ɪkˈspleɪn/ = VERB: açıklamak, anlatmak, açıklama yapmak, izah etmek, hesap vermek;
USER: açıklamak, açıklar, açıklayabilir, açıklamaya, açıklayabilecektir
GT
GD
C
H
L
M
O
extended
/ɪkˈsten.dɪd/ = ADJECTIVE: genişletilmiş, uzun, geniş, uzatılan, uzayan, yayılmış, büyük, büyütülmüş;
USER: genişletilmiş, uzun, uzatılmış, geniş, uzun bir
GT
GD
C
H
L
M
O
exterior
/ɪkˈstɪə.ri.ər/ = ADJECTIVE: dış, harici, dış kaynaklı, dış ülkelerle olan;
NOUN: dışarı, dış çekim, dış taraf, dış ilişkiler;
USER: dış, Exterior, harici, çikili, dış Cephe
GT
GD
C
H
L
M
O
exteriors
/ˌikˈstirēər/ = NOUN: dışarı, dış taraf, dış ilişkiler, dış çekim;
USER: dış, dış cephelerde, Exteriors, dış mekanlarda, cephelerinde,
GT
GD
C
H
L
M
O
external
/ɪkˈstɜː.nəl/ = ADJECTIVE: dış, harici, dışarıdan gelen, yabancı ülkelerle olan;
USER: dış, harici, harici bir, dışsal, eksternal
GT
GD
C
H
L
M
O
extremely
/ɪkˈstriːm.li/ = ADVERB: son derece, aşırı, aşırı derecede, fazlasıyla, aşırı boyutta;
USER: son derece, derece, çok, oldukça, aşırı
GT
GD
C
H
L
M
O
facilitate
/fəˈsɪl.ɪ.teɪt/ = VERB: kolaylaştırmak, olanak tanımak, rahatlatmak, hafifletmek;
USER: kolaylaştırmak, kolaylaştıracak, kolaylaştırır, kolaylaştıran, kolaylaştırılması
GT
GD
C
H
L
M
O
facilitating
/fəˈsɪl.ɪ.teɪt/ = VERB: kolaylaştırmak, olanak tanımak, rahatlatmak, hafifletmek;
USER: kolaylaştırılması, kolaylaştırmak, kolaylaştıran, kolaylaştırıcı, kolaylaştırarak
GT
GD
C
H
L
M
O
falls
/fɔːl/ = VERB: düşmek, yıkılmak, dökülmek, devrilmek, inmek;
NOUN: sonbahar, düşüş, düşme, dökülme, yıkılma, döküm, inme;
USER: düşme, falls, düşer, düşüyor, düşmeler
GT
GD
C
H
L
M
O
features
/ˈfiː.tʃər/ = NOUN: özellik, yüz hattı, yüzün bir bölümü, asıl şey, sunuş;
VERB: belirtmek, önem vermek, karakterize etmek, yayınlamak, başrolde oynatmak;
USER: özellikleri, özellikler, ®, özelliklerini, özelliklere
GT
GD
C
H
L
M
O
fed
/fed/ = USER: fed-abbreviation, fed, fed, fed;
USER: beslenen, Fed, beslemeli, beslenir, ile beslenen
GT
GD
C
H
L
M
O
fewer
/fyo͞o/ = USER: daha az, az, Daha azını, az sayıda, daha az sayıda
GT
GD
C
H
L
M
O
field
/fiːld/ = NOUN: alan, tarla, saha, çalışma alanı, kır, bilim dalı, otlak, bilgi alanı, savaş alanı;
VERB: sahaya çıkarmak, cevabı yapıştırmak, top atmak;
USER: alan, alanında, alanı, alanda, alanına
GT
GD
C
H
L
M
O
file
/faɪl/ = NOUN: dosya, eğe, sıra, klasör, törpü;
VERB: dosyalamak, eğelemek, kayda geçirmek, sıra ile yürümek, törpülemek, pürüzlerini gidermek;
USER: dosya, dosyası, dosyasını, dosyayı, dosyasının, dosyasının
GT
GD
C
H
L
M
O
files
/faɪl/ = NOUN: dosya, eğe, sıra, klasör, törpü;
USER: dosya, dosyaları, dosyalarını, dosyalar, dosyaların
GT
GD
C
H
L
M
O
filter
/ˈfɪl.tər/ = NOUN: filtre, süzgeç;
VERB: süzmek, filtre etmek, süzülmek, süzerek ayırmak;
USER: filtre, filtrelemek, filtre uygulamak, filtresi, süzmek
GT
GD
C
H
L
M
O
filtrate
/ˈfɪl.treɪt/ = VERB: süzmek, süzülmüş sıvı, filtreden geçirmek;
USER: süzüntü, filtrat, süzülen madde, süzülen
GT
GD
C
H
L
M
O
finally
/ˈfaɪ.nə.li/ = ADVERB: nihayet, sonunda, son olarak, en sonunda, sözün kısası;
USER: son olarak, sonunda, nihayet, Son, Sonuç olarak, Sonuç olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
fine
/faɪn/ = ADJECTIVE: ince, iyi, güzel, hassas, hoş, nefis, mükemmel;
ADVERB: iyi, güzel, hoş;
NOUN: para cezası, ceza;
USER: ince, güzel, iyi, para cezası, fine
GT
GD
C
H
L
M
O
finished
/ˈfɪn.ɪʃt/ = ADJECTIVE: bitmiş, işlenmiş, tamamlanmış, hazır, sona ermiş, tamam, cilalı, tükenmiş, mükemmel;
USER: bitmiş, işlenmiş, mamul, nihai, tamamlanmış
GT
GD
C
H
L
M
O
first
/ˈfɜːst/ = ADJECTIVE: ilk, birinci, baş, başta gelen, önde gelen;
ADVERB: önce, ilk olarak, öncelikle, ilk kez, başta, ilkönce;
NOUN: birincilik, başlangıç, birinci gelen şey;
USER: ilk, birinci, siz, önce, öncelikle, öncelikle
GT
GD
C
H
L
M
O
fits
/fit/ = VERB: uydurmak, uymak, oturtmak, oturmak, yakıştırmak, yakışmak;
NOUN: uyma, hastalık nöbeti, oturma, uygun olma, kriz, kapris, heves;
USER: uyar, uygun, uyan, uyuyor, uyum
GT
GD
C
H
L
M
O
fitted
/ˈfɪt.ɪd/ = ADJECTIVE: döşenmiş, uygun, döşeli, oturmuş, yerinde;
USER: monte, donatılmış, donatılmıştır, takılı, takılmış
GT
GD
C
H
L
M
O
flat
/flæt/ = ADJECTIVE: düz, yassı, sabit, yatay, bemol, boş, patlak;
ADVERB: düz olarak;
NOUN: kat, düzlük, bemol, apartman dairesi;
USER: düz, yassı, düz bir, daire, flat
GT
GD
C
H
L
M
O
flow
/fləʊ/ = NOUN: akış, akım, debi, akıntı, akıcılık, akın, cereyan, met, kabarma;
VERB: akmak, basmak, met halinde olmak;
USER: akış, akım, akışı, akışını, akımı
GT
GD
C
H
L
M
O
folks
/fəʊk/ = NOUN: insanlar, arkadaşlar, ev halkı, yakınlar;
USER: insanlar, millet, folks, dostlar, arkadaşlar
GT
GD
C
H
L
M
O
for
/fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle;
CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira;
USER: için, boyunca, for, üzere, üzere
GT
GD
C
H
L
M
O
forex
= USER: forex, Foreks, bir forex,
GT
GD
C
H
L
M
O
forth
/fɔːθ/ = ADVERB: ileri, dışarı, diğer, sair, başka;
USER: ileri, ortaya, belirtilen, benzeri, vb
GT
GD
C
H
L
M
O
found
/faʊnd/ = VERB: kurmak, dayandırmak, temelini atmak, dökmek, kalıba dökmek, dayanmak;
USER: bulundu, bulunan, buldu, bulunamadı, fazlası
GT
GD
C
H
L
M
O
free
/friː/ = ADJECTIVE: ücretsiz, serbest, özgür, bedava, boş, bağımsız, hür, muaf;
ADVERB: ücretsiz, serbestçe;
VERB: kurtarmak, serbest bırakmak;
USER: ücretsiz, serbest, özgür, bedava, Free, Free
GT
GD
C
H
L
M
O
frequently
/ˈfriː.kwənt.li/ = ADVERB: sık sık, sıkça, çoğunlukla, çoğu kez;
USER: sık sık, Sıkça, sık, sıklıkla, genellikle
GT
GD
C
H
L
M
O
from
/frɒm/ = PREPOSITION: itibaren, -dan, -den, beri, dolayı, yüzünden, -den beri;
USER: itibaren, adlı, adlı işletmeye, gelen, dan, dan
GT
GD
C
H
L
M
O
full
/fʊl/ = ADJECTIVE: tam, dolu, geniş, tok, bol, meşgul, öz, etine dolgun, balıketi, elinden gelenin en iyisi, son;
NOUN: doluluk, dolu şey, son had;
VERB: yıkayıp çektirmek, yıkayıp büzmek;
USER: tam, dolu, tam bir, tüm, hizmetlere tam
GT
GD
C
H
L
M
O
fully
/ˈfʊl.i/ = ADVERB: tam, tamamen, tam olarak, bütünüyle, iyice, etraflıca, enine boyuna, dört dörtlük, tamı tamına, uzun uzadıya;
USER: tam, tamamen, tam olarak, tümüyle, bütünüyle
GT
GD
C
H
L
M
O
function
/ˈfʌŋk.ʃən/ = NOUN: fonksiyon, işlev, görev, toplantı, iş, amaç, yükümlülük, hizmet;
VERB: çalışmak, işlemek, işlevini yerine getirmek;
USER: fonksiyon, fonksiyonu, işlevi, işlev, işlevini
GT
GD
C
H
L
M
O
further
/ˈfɜː.ðər/ = ADVERB: daha fazla, daha ileri, ileri, ayrıca, ileride, öteye, bundan başka, öte;
VERB: ilerletmek;
ADJECTIVE: ek, ileriki, ilerideki;
USER: daha fazla, daha, fazla, daha da, ileri
GT
GD
C
H
L
M
O
gain
/ɡeɪn/ = VERB: kazanmak, almak, elde etmek, artırmak, ulaşmak, kâr etmek, ileri gitmek, yükselmek, ilerlemek, çoğalmak;
NOUN: kazanç, kâr, yarar, ilerleme, artma, yükselme;
USER: kazanmak, kazanç, elde, kazanmaya, kazandırmak
GT
GD
C
H
L
M
O
general
/ˈdʒen.ər.əl/ = ADJECTIVE: genel, umumi, yaygın, baş, tahmini, şef;
NOUN: general, komutan, orgeneral, genel ilkeler, tarikat lideri;
USER: genel, General, genel bir, genel olarak, genelde, genelde
GT
GD
C
H
L
M
O
generate
/ˈdʒen.ər.eɪt/ = VERB: oluşturmak, üretmek, meydana getirmek, doğurmak, var etmek, dünyaya getirmek;
USER: oluşturmak, üretmek, elde, oluşturur, oluşturabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
given
/ˈɡɪv.ən/ = ADJECTIVE: verilmiş, belli, belirlenmiş, bilinen, doğuştan olan, tarihli ve onaylı;
USER: verilmiş, verilen, verilmiştir, verilir, verildi, verildi
GT
GD
C
H
L
M
O
go
/ɡəʊ/ = VERB: gitmek, geçmek, girmek, olmak, ölmek, başlamak, uymak, kaybolmak;
NOUN: gitme, gidiş, gayret, deneme;
USER: gitmek, gidin, gidip, go, devam, devam
GT
GD
C
H
L
M
O
going
/ˈɡəʊ.ɪŋ/ = NOUN: gidiş, gitme, yol durumu, gidişat, tempo;
ADJECTIVE: giden, işleyen, başarılı, satılan;
USER: gidiş, giden, gidiyor, olacak, devam, devam
GT
GD
C
H
L
M
O
gonna
GT
GD
C
H
L
M
O
got
/ɡɒt/ = VERB: almak, edinmek, olmak, elde etmek, getirmek, kazanmak, gelmek, varmak, etmek, başlamak, götürmek, yaptırmak, anlamak, ettirmek, satın almak, yapmak, ele geçirmek, öldürmek, canına okumak, idrak etmek, açığını bulmak, yalanını çıkarmak, kavramak, başına gelmek;
USER: var, aldım, got, lazım, aldı
GT
GD
C
H
L
M
O
handling
/ˈhænd.lɪŋ/ = NOUN: kullanma, idare, dokunma, dağıtım, ambalajlama, bakım, tedavi;
USER: kullanma, idare, işleme, taşıma, ele
GT
GD
C
H
L
M
O
happens
/ˈhæp.ən/ = VERB: olmak, meydana gelmek, rastlamak, cereyan etmek, başından geçmek, tesadüf etmek, başına gelmek;
USER: olur, umulur, durumda, oluyor, olmuyor, olmuyor
GT
GD
C
H
L
M
O
has
/hæz/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
USER: vardır, sahip, sahiptir, var, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
have
/hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas;
USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması
GT
GD
C
H
L
M
O
hello
/helˈəʊ/ = INTERJECTION: Merhaba!, Selam!, Alo!, Allah Allah!, Hey!, Vay be!;
USER: merhaba, Hello, Sitemize, Hoşgeldin
GT
GD
C
H
L
M
O
here
/hɪər/ = ADVERB: burada, buraya, burda, işte;
USER: burada, buraya, Buradasınız, here, buradan, buradan
GT
GD
C
H
L
M
O
hey
/heɪ/ = INTERJECTION: Hey!, Hay Allah!;
USER: hey, selam, Merhaba
GT
GD
C
H
L
M
O
highlight
/ˈhaɪ.laɪt/ = NOUN: parlak nokta, ilginç olay;
USER: vurgulamak, vurgulayın, öğesini vurgulamak, gelmek, üzerine gelmek
GT
GD
C
H
L
M
O
hip
/hɪp/ = NOUN: kalça, kalça eklemi, kıç, kuşburnu, çatı dış açısı, gül tohumu, iç sıkıntısı, kuruntu;
ADJECTIVE: modern, modaya uygun, haberdar, açıkgöz, farkında olan;
VERB: içini sıkmak;
USER: kalça, hip, modern
GT
GD
C
H
L
M
O
his
/hɪz/ = PRONOUN: onun, onunki;
USER: onun, yaptığı, kendi, kendi
GT
GD
C
H
L
M
O
hopefully
/ˈhəʊp.fəl.i/ = ADVERB: umutla, inşallah, ümitle;
USER: umutla, inşallah, umarım, umarız
GT
GD
C
H
L
M
O
house
/haʊs/ = NOUN: ev, konut, şirket, hane, meclis, mesken, ev halkı, yurt, sinema salonu, gösteri;
VERB: barındırmak, evde oturmak, ev sağlamak, eve yerleştirmek;
USER: ev, evi, evin, house, evde, evde
GT
GD
C
H
L
M
O
how
/haʊ/ = ADVERB: nasıl, ne, ne kadar, nereden, ne durumda;
NOUN: yöntem, yapma yöntemi;
USER: nasıl, ne, ne kadar, kadar, nasıl Yapılır, nasıl Yapılır
GT
GD
C
H
L
M
O
i
/aɪ/ = PRONOUN: ben, I, one, I;
USER: ben, i, ı, bir
GT
GD
C
H
L
M
O
identify
/aɪˈden.tɪ.faɪ/ = VERB: belirlemek, tanımak, kimliğini saptamak, bir tutmak, aynı saymak, desteklemek, destek vermek;
USER: belirlemek, tespit, tanımlamak, belirlenmesi, tanımak
GT
GD
C
H
L
M
O
if
/ɪf/ = CONJUNCTION: eğer, ise, ama, keşke, fakat, -se, -sa;
NOUN: şart, şüphe, belirsizlik;
USER: eğer, ise, varsa, olmadığını, durumunda, durumunda
GT
GD
C
H
L
M
O
illustrate
/ˈɪl.ə.streɪt/ = VERB: örneklemek, resimlemek, tanımlamak, örneklerle açıklamak;
USER: örneklemek, göstermek, göstermektedir, gösteren, gösterir
GT
GD
C
H
L
M
O
impasse
/æmˈpæs/ = NOUN: çıkmaz, çıkmaz sokak, zor durum;
USER: çıkmaz, çıkmaza, çıkmazın, çıkmazı, çıkmazdan
GT
GD
C
H
L
M
O
implement
/ˈɪm.plɪ.ment/ = VERB: uygulamak, tamamlamak, sağlamak, yerine getirmek, yapmak;
NOUN: alet, yerine getirme, yapma, araç, donanım;
USER: uygulamak, uygulamaya, uygulanması, uygulama, hayata
GT
GD
C
H
L
M
O
implemented
/ˈɪm.plɪ.ment/ = VERB: uygulamak, tamamlamak, sağlamak, yerine getirmek, yapmak;
USER: uygulanan, uygulamaya, hayata, uygulanmaktadır, uygulanması
GT
GD
C
H
L
M
O
implications
/ˌɪm.plɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: içerme, bulaştırma, içine sokma, dolaşma, ima etme, dolaylı anlatma;
USER: etkileri, sonuçları, etkilerini, sonuçlar, sonuçlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
important
/ɪmˈpɔː.tənt/ = ADJECTIVE: önemli, mühim, ciddi, saygın, nüfuzlu, kibirli, okkalı, sözü geçer, kendini beğenmiş;
USER: önemli, önemlidir, önemli bir, önem, önem
GT
GD
C
H
L
M
O
imported
/ɪmˈpɔːt/ = ADJECTIVE: ithal, ithal edilmiş;
USER: ithal, ithal edilen, içe, alınan, ithalatı
GT
GD
C
H
L
M
O
imports
/ˌpær.ə.lel ˈɪm.pɔːts/ = NOUN: ithalat;
USER: ithalat, ithalatı, ithalatın, ithalatının, ithal
GT
GD
C
H
L
M
O
improvements
/ɪmˈpruːv.mənt/ = NOUN: iyileşme, gelişme, düzelme, ilerleme, ıslah, düzeltme, yenilik, kalkındırma, artma, verimli hale getirme, ıslah etme;
USER: gelişmeler, iyileştirmeler, geliştirmeleri, geliştirmeler, iyileştirmeleri
GT
GD
C
H
L
M
O
in
/ɪn/ = ADVERB: içinde;
PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri;
ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde;
USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in
GT
GD
C
H
L
M
O
include
/ɪnˈkluːd/ = VERB: katmak, içermek, kapsamak, dahil etmek, içine almak;
USER: dahil, içerir, bulunmaktadır, vardır, şunlardır
GT
GD
C
H
L
M
O
increase
/ɪnˈkriːs/ = VERB: artırmak, yükseltmek, artmak, çoğaltmak, büyümek, çoğalmak, üremek, zam yapmak;
NOUN: artış, artma, yükselme, büyüme, çoğaltma, çoğalma, üreme, yavrulama;
USER: artırmak, artış, arttırmak, artırabilir, artırılması
GT
GD
C
H
L
M
O
information
/ˌɪn.fəˈmeɪ.ʃən/ = NOUN: bilgi, enformasyon, haber, danışma, bilgi edinme, istihbarat, malumat, bildirme, şikâyet, iddia;
USER: bilgi, bilgileri, bilgiler, bilgilerini, bilgilerin, bilgilerin
GT
GD
C
H
L
M
O
inside
/ɪnˈsaɪd/ = PREPOSITION: içinde, içine, içerisinde;
NOUN: iç, iç taraf, karın;
ADJECTIVE: iç, dahili, içteki;
ADVERB: içeride, içeriye;
USER: içinde, iç, içindeki, içine, içerisinde
GT
GD
C
H
L
M
O
instances
/ˈɪn.stəns/ = NOUN: örnek, durum, olay, misal, aşama, dava, rica, istek;
USER: durumlarda, örnekleri, örneklerini, durumda, örneği
GT
GD
C
H
L
M
O
integrated
/ˈɪn.tɪ.ɡreɪt/ = ADJECTIVE: entegre, birleşik, bütünlemiş, karma;
USER: entegre, tümleşik, entegre edilmiş, entegre edilmiştir, bütünleşmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
interested
/ˈɪn.trəs.tɪd/ = ADJECTIVE: ilgili, meraklı, çıkarcı, taraflı, pay sahibi olan, ortağı;
USER: ilgili, ilgi, ilgilenen, ilgileniyor, ilgilendi, ilgilendi
GT
GD
C
H
L
M
O
interface
/ˈɪn.tə.feɪs/ = NOUN: arayüzey, interfaz;
USER: arayüz, arayüzü, arabirimi, arabirim, arabirimini
GT
GD
C
H
L
M
O
interfaces
/ˈɪn.tə.feɪs/ = NOUN: arayüzey, interfaz;
USER: arayüzleri, arayüzler, arabirimleri, arabirimler, arayüzü
GT
GD
C
H
L
M
O
internal
/ɪnˈtɜː.nəl/ = ADJECTIVE: iç, dahili, stajyer, içilir;
NOUN: yaradılış, doğa;
USER: iç, dahili, içsel, içi, internal
GT
GD
C
H
L
M
O
internally
/ɪnˈtɜː.nəl/ = ADVERB: içten;
USER: içten, dahili, dahili olarak, iç, içsel
GT
GD
C
H
L
M
O
into
/ˈɪn.tuː/ = PREPOSITION: içine, haline, içeriye, -e, -ye;
USER: içine, haline, halinde, olarak, doğru, doğru
GT
GD
C
H
L
M
O
introduced
/ˌɪn.trəˈdjuːs/ = VERB: tanıtmak, tanıştırmak, sunmak, getirmek, öğretmek, ortaya koymak, takdim etmek, başlamak, içeri sokmak, göstermek;
USER: tanıttı, tanıtıldı, tanıtılan, ortaya, sunulan
GT
GD
C
H
L
M
O
invoiced
/ˈɪn.vɔɪs/ = VERB: fatura etmek, fatura çıkarmak;
USER: fatura, faturalanmış, faturalanan, fatura edilmiş, faturalandırılan
GT
GD
C
H
L
M
O
involve
/ɪnˈvɒlv/ = VERB: karıştırmak, kapsamak, sarmak, bulaştırmak, sokmak, gerektirmek, yol açmak;
USER: dahil, içeren, içerir, içermektedir, içerecektir, içerecektir
GT
GD
C
H
L
M
O
involvement
/ɪnˈvɒlv.mənt/ = NOUN: ilgi, ilişki, karışma, sarma, bağlanma;
USER: katılımı, tutulumu, tutulum, dahil, katılım
GT
GD
C
H
L
M
O
is
/ɪz/ = USER: olduğunu, olduğu, olan, bir, olup, olup
GT
GD
C
H
L
M
O
it
/ɪt/ = PRONOUN: o, onu, ona, ebe, cazibe, çekicilik, şahsiyet, ilişki, önemli kimse;
NOUN: cinsel ilişki;
USER: o, onu, bu, bunu, it, it
GT
GD
C
H
L
M
O
item
/ˈaɪ.təm/ = NOUN: madde, kalem, parça, haber, çeşit;
ADVERB: keza, dahi, ayrıca, bir de;
USER: madde, öğe, ürün, öğeyi, öğesi
GT
GD
C
H
L
M
O
items
/ˈaɪ.təm/ = NOUN: madde, kalem, parça, haber, çeşit;
USER: ürün, öğeleri, öğeler, öğe, ürünler
GT
GD
C
H
L
M
O
its
/ɪts/ = PRONOUN: onun, kendi, onunki;
USER: kendi, onun, olan, da, de, de
GT
GD
C
H
L
M
O
itself
/ɪtˈself/ = PRONOUN: kendisi, kendini, kendi, bizzat, sadece;
USER: kendisi, kendini, kendisini, kendi, kendisine
GT
GD
C
H
L
M
O
job
/dʒɒb/ = NOUN: iş, görev, meslek, suç, kârlı iş, tip, estetik ameliyat;
ADJECTIVE: iş;
VERB: iş yapmak, ufak tefek işler yapmak, komişyonculuk yapmak, kiraya vermek;
USER: iş, işi, işini, bir iş, anki iş
GT
GD
C
H
L
M
O
jobs
/dʒɒb/ = NOUN: Yyüp peygamber, Eyüp peygamber;
USER: işler, iş, işleri, pozisyon, işlerini
GT
GD
C
H
L
M
O
joint
/dʒɔɪnt/ = ADJECTIVE: ortak, müşterek, birlikte, ortaklaşa, birleşik, birleşmiş;
NOUN: eklem, mafsal, ek yeri, birleşme yeri, esrar, ot;
USER: ortak, eklem, ortak bir, müşterek, eklemi
GT
GD
C
H
L
M
O
jul
/dʒʊˈlaɪ/ = USER: Temmuz
GT
GD
C
H
L
M
O
july
/dʒʊˈlaɪ/ = NOUN: Temmuz
GT
GD
C
H
L
M
O
just
/dʒʌst/ = ADVERB: sadece, yalnızca, tam, az önce, henüz, şimdi, yalnız, sade;
ADJECTIVE: adil, tam, haklı, doğru;
USER: sadece, hemen, yalnızca, adil, gibi, gibi
GT
GD
C
H
L
M
O
k
= USER: l, M, ben, lt, Sol
GT
GD
C
H
L
M
O
keep
/kiːp/ = ADJECTIVE: istekli, keskin, meraklı, hevesli, düşkün, güçlü, zeki, büyük, şiddetli, sert, şahane, uygun, harika, ucuz, ince;
NOUN: matem türküsü;
VERB: ağıt yakmak, ölenin ardından ağlamak;
USER: tutmak, devam, tutun, tutmaya, korumak
GT
GD
C
H
L
M
O
key
/kiː/ = NOUN: anahtar, tuş, kilit nokta, çözüm, perde, rumuz, elektrik düğmesi;
ADJECTIVE: kilit, ana;
VERB: girmek, kilitlemek, akort etmek, uydurmak;
USER: anahtar, anahtarı, tuşu, önemli, kilit
GT
GD
C
H
L
M
O
keyed
/ˌkiːdˈʌp/ = VERB: girmek, kilitlemek, akort etmek, uydurmak;
USER: anahtarlı, kilitlenmiştir, girilmemişse, keyed, şifreli
GT
GD
C
H
L
M
O
label
/ˈleɪ.bəl/ = NOUN: etiket, yafta;
VERB: etiketlemek, sınıflandırmak, etiket yapıştırmak, uyarı işareti koymak;
USER: etiket, etiketi, label, etiketini, etiketin
GT
GD
C
H
L
M
O
labeling
/ˈleɪ.bəl/ = NOUN: etiketleme;
USER: etiketleme, markalama, etiketlenmesi, etiketlemek
GT
GD
C
H
L
M
O
landscape
/ˈlænd.skeɪp/ = NOUN: manzara, peyzaj;
VERB: bahçe düzenlemek;
USER: manzara, peyzaj, yatay, Landscape, Manzarası
GT
GD
C
H
L
M
O
later
/ˈleɪ.tər/ = ADVERB: sonra, daha sonra, sonradan;
USER: daha sonra, sonra, sonraki, geç, daha, daha
GT
GD
C
H
L
M
O
latest
/ˈleɪ.tɪst/ = ADJECTIVE: son, en son, en yeni, en geç;
NOUN: en yeni şey, en son çıkan şey;
USER: son, en son, Tüm, yeni, Göster Tüm
GT
GD
C
H
L
M
O
left
/left/ = NOUN: sol, sol taraf;
ADJECTIVE: sol, soldaki, artık;
ADVERB: sola, sol tarafa;
USER: sol, yaptı, terk, yapmamışlar, bıraktı
GT
GD
C
H
L
M
O
legislation
/ˌledʒ.ɪˈsleɪ.ʃən/ = NOUN: mevzuat, yasama, kanun yapma, yürürlükteki yasalar;
USER: mevzuat, mevzuatı, mevzuatın, mevzuatına, mevzuata
GT
GD
C
H
L
M
O
let
/let/ = NOUN: let, engel, kiraya verme, kiraya verilmiş mülk, teniste yeniden servis atma nedeni;
VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ihale etmek, kiraya vermek, ses çıkarmamak, kiraya verilmek, meydan vermek, -dirmek, -dürmek;
USER: let, izin, sağlar, bildirin, izin ver
GT
GD
C
H
L
M
O
level
/ˈlev.əl/ = NOUN: seviye, düzey, düzlük, zemin, düzeç;
VERB: dengelemek;
ADJECTIVE: seviyeli, düz, yatay, dengeli, aynı seviyede, dürüst;
USER: seviye, düzey, seviyesi, düzeyi, düzeyde, düzeyde
GT
GD
C
H
L
M
O
levels
/ˈlev.əl/ = NOUN: seviye, düzey, düzlük, zemin, düzeç, su terazisi, hiza;
VERB: dengelemek, düzeltmek, eşitlemek, düzleştirmek, hedef almak, nişan almak, yıkmak, yerle bir etmek, yöneltmek;
USER: seviyeleri, düzeyleri, düzeyde, düzeylerini, düzeyi
GT
GD
C
H
L
M
O
life
/laɪf/ = NOUN: yaşam, hayat, ömür, can, canlı, canlılık;
USER: hayat, yaşam, ömrü, hayatı, hayatın, hayatın
GT
GD
C
H
L
M
O
like
/laɪk/ = ADJECTIVE: gibi, benzer, aynı;
ADVERB: gibi, benzer;
PREPOSITION: gibi, benzer, falan, aynı;
NOUN: benzer;
VERB: beğenmek;
CONJUNCTION: sanki;
USER: gibi, benzeri, benzerim, gibi bir, böyle, böyle
GT
GD
C
H
L
M
O
line
/laɪn/ = NOUN: satır, hat, çizgi, sıra, kablo, kuyruk, dize, halat, hiza, işkolu, yöntem, bilgi;
VERB: kaplamak, çizmek, çizgi çizmek, astarlamak, doldurmak, kırıştırmak;
USER: çizgi, hat, hattı, satırı, satır, satır
GT
GD
C
H
L
M
O
linked
/ˈseks.lɪŋkt/ = ADJECTIVE: bağımlı, tabi;
USER: bağlantılı, bağlı, bağlantılıdır, bağlıdır, bağlantı
GT
GD
C
H
L
M
O
list
/lɪst/ = NOUN: liste, cetvel, kumaş kenarı, geminin yan yatması;
VERB: listelemek, listeye yazmak, kaydetmek, yana yatmak;
USER: liste, listesi, listesini, listesinde, listesine, listesine
GT
GD
C
H
L
M
O
lives
/laɪvz/ = NOUN: yaşam, hayat, ömür, can, canlı, canlılık;
USER: hayat, yaşıyor, hayatını, hayatımızın, hayatlarını, hayatlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
look
/lʊk/ = VERB: bakmak, görünmek, göstermek, ummak, ümit etmek;
NOUN: bakış, bakma, görünüş, nazar, yüz ifadesi;
USER: bakmak, bakın, bak, aramak, görünüm, görünüm
GT
GD
C
H
L
M
O
looking
/ˌɡʊdˈlʊk.ɪŋ/ = USER: görünümlü, seyir, arayan, arıyorsanız, arıyor
GT
GD
C
H
L
M
O
lot
/lɒt/ = NOUN: çok, bir sürü, arsa, hisse, kader, kısmet, nasip;
VERB: taksim etmek, bölüştürmek, kura ile paylaştırmak;
USER: çok, sürü, yeri, çok şey, birçok, birçok
GT
GD
C
H
L
M
O
love
/lʌv/ = NOUN: aşk, sevgi, sevgili, sevda, hayranlık, tutkunluk, yar;
VERB: sevmek;
USER: aşk, seviyorum, sevgi, sevmek, seviyor
GT
GD
C
H
L
M
O
lower
/ˈləʊ.ər/ = ADJECTIVE: alt, aşağı, daha alçak, daha aşağı, aşağıdaki;
VERB: düşürmek, indirmek, alçaltmak, küçültmek, surat asmak, somurtmak, karartmak, küçük düşürmek;
NOUN: somurtma, surat asma;
USER: düşük, daha düşük, alt, düşürmek, azaltmak
GT
GD
C
H
L
M
O
m
/əm/ = USER: m, m Kaydedilen
GT
GD
C
H
L
M
O
machine
/məˈʃiːn/ = NOUN: makine, mekanizma;
VERB: makine ile yapmak;
USER: makine, makinesi, makinenin, makinası, makinede
GT
GD
C
H
L
M
O
made
/meɪd/ = ADJECTIVE: yapılmış, üretilmiş, garantili;
USER: yapılmış, yapılan, yaptı, yapılır, yapılmıştır
GT
GD
C
H
L
M
O
main
/meɪn/ = ADJECTIVE: ana, başlıca, esas, asıl, belli başlı;
NOUN: ana boru, deniz, kuvvet, okyanus, zor, horoz dövüşü;
USER: ana, temel, başlıca, önemli, esas
GT
GD
C
H
L
M
O
maintaining
/meɪnˈteɪn/ = VERB: korumak, sağlamak, sürdürmek, bakmak, geçindirmek;
USER: bakımı, sürdürmek, korumak, muhafaza, koruyarak
GT
GD
C
H
L
M
O
maintenance
/ˈmeɪn.tɪ.nəns/ = NOUN: bakım, onarım, nafaka, koruma, geçindirme;
USER: bakım, bakımı, onarım
GT
GD
C
H
L
M
O
make
/meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak;
NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli;
USER: yapmak, olun, olmak, hale, kazanmak, kazanmak
GT
GD
C
H
L
M
O
makes
/meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak;
NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli;
USER: yapar, yapan, kılan, sağlar, hale getirir
GT
GD
C
H
L
M
O
manage
/ˈmæn.ɪdʒ/ = VERB: işletmek, idare etmek, halletmek, becermek, yolunu bulmak, geçinmek, terbiye etmek, çevirmek, kıvırmak, çekip çevirmek, icabına bakmak;
USER: yönetmek, yöneticisiyseniz
GT
GD
C
H
L
M
O
managed
/ˈmæn.ɪdʒ/ = VERB: işletmek, idare etmek, halletmek, becermek, yolunu bulmak, geçinmek, terbiye etmek, çevirmek, kıvırmak, çekip çevirmek, icabına bakmak;
USER: yönetilen, başardı, yönetilmektedir, yönetilir, idare
GT
GD
C
H
L
M
O
management
/ˈmæn.ɪdʒ.mənt/ = NOUN: yönetim, işletme, idare, müdürlük, idarecilik;
USER: yönetim, yönetimi, yönetiminin, yönetimini, yönetiminde, yönetiminde
GT
GD
C
H
L
M
O
manages
/ˈmæn.ɪdʒ/ = VERB: işletmek, idare etmek, halletmek, becermek, yolunu bulmak, geçinmek, terbiye etmek, çevirmek, kıvırmak, çekip çevirmek, icabına bakmak;
USER: yönetir, yöneten, yönetmektedir, başarıyor, yönetiyor
GT
GD
C
H
L
M
O
managing
/ˈmanij/ = ADJECTIVE: sorumlu, mesul;
NOUN: idare etme;
USER: yönetmek, yönetme, yönetimi, yönetim, yönetiminde
GT
GD
C
H
L
M
O
manually
/ˈmæn.ju.ə.li/ = ADVERB: el ile;
USER: el ile, el, elle, manuel, manuel olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
manufacture
/ˌmanyəˈfakCHər/ = NOUN: üretim, imal, yapım;
VERB: üretmek, imal etmek, uydurmak;
USER: üretim, üretimi, imalatı, üretmek, imal
GT
GD
C
H
L
M
O
manufactured
/ˌmanyəˈfakCHər/ = ADJECTIVE: üretilmiş;
USER: üretilmiş, imal, üretilen, üretilmektedir, üretilmiştir
GT
GD
C
H
L
M
O
manufacturer
/ˌmanyəˈfakCHərər/ = NOUN: üretici, imalatçı, fabrikatör;
USER: üretici, üreticisi, üreticiler, imalatçısı, üreticisidir
GT
GD
C
H
L
M
O
manufacturing
/ˌmanyəˈfakCHər/ = VERB: üretmek, imal etmek, uydurmak;
USER: üretim, imalat, üretimi, imalatı, üretiminde
GT
GD
C
H
L
M
O
many
/ˈmen.i/ = ADJECTIVE: çok, bir hayli, bir yığın;
ADVERB: çok;
NOUN: birçoğu;
USER: çok, birçok, pek çok, pek, çok sayıda, çok sayıda
GT
GD
C
H
L
M
O
master
/ˈmɑː.stər/ = ADJECTIVE: ana, asıl, esas, baş;
NOUN: usta, efendi, kalıp, kaptan, sahip, hoca, öğretmen, üstâd;
USER: ana, Master, usta, yüksek lisans, yöneticisi
GT
GD
C
H
L
M
O
material
/məˈtɪə.ri.əl/ = NOUN: malzeme, madde, gereç, kumaş;
ADJECTIVE: maddi, maddesel, bedensel, gerekli, maddeci, zaruri;
USER: malzeme, malzemesi, malzemenin, maddi, materyal
GT
GD
C
H
L
M
O
materials
/məˈtɪə.ri.əl/ = NOUN: malzemeler, levazım, kumaş, bez;
USER: malzemeler, malzemeleri, malzeme, malzemelerin, materyalleri
GT
GD
C
H
L
M
O
may
/meɪ/ = VERB: olası olmak, mümkün olmak, -ebilmek, -abilmek;
USER: olabilir, may, may
GT
GD
C
H
L
M
O
maybe
/ˈmeɪ.bi/ = ADVERB: belki, olabilir;
USER: belki, belki de, da belki, olabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
mckay
GT
GD
C
H
L
M
O
means
/miːnz/ = NOUN: araç, vesile, varlık, para, servet;
USER: araç, anlamına gelir, gelir, demektir, anlamına, anlamına
GT
GD
C
H
L
M
O
mentally
/ˈmen.təl.i/ = ADVERB: zihinsel olarak, akli, zekâ olarak;
USER: zihinsel olarak, zihinsel, akıl, ruhsal, akli
GT
GD
C
H
L
M
O
microchips
/ˈmīkrōˌCHip/ = USER: mikroçipler, mikroçip, mikro çipler, mikroçiplerin, mikro çip
GT
GD
C
H
L
M
O
might
/maɪt/ = NOUN: güç, kuvvet, zor;
VERB: mümkün olmak, olası olmak, -ebilmek, -abilmek;
USER: olabilir, might, belki, belki
GT
GD
C
H
L
M
O
minor
/ˈmaɪ.nər/ = NOUN: küçük, üniversitede ikinci branş, reşit olmayan kimse;
ADJECTIVE: küçük, ikincil, reşit olmayan, ikinci derecede;
USER: küçük, minör, küçük bir, ufak, hafif
GT
GD
C
H
L
M
O
mode
/məʊd/ = NOUN: moda, kip, tarz, biçim, yöntem, makam, üslup, tipik değer;
USER: moda, modu, modunda, modunu, moduna
GT
GD
C
H
L
M
O
model
/ˈmɒd.əl/ = NOUN: model, örnek, manken, kalıp, numune;
ADJECTIVE: model, örnek olan;
VERB: örneğe göre yapmak, model yapmak, biçimlendirmek, modellik etmek, kalıbını çıkarmak;
USER: model, modeli, modelle, modele, modelinin
GT
GD
C
H
L
M
O
modeling
/ˈmɒd.əl/ = NOUN: biçimlendirme, modelini yapma;
USER: modelleme, modellemesi, modellenmesi, model, modellik
GT
GD
C
H
L
M
O
modified
= VERB: değiştirmek, değişiklik yapmak, nitelemek, hafifletmek, değişmek, tamlamak;
USER: modifiye, değiştirilmiş, güncellenmiştir, yapılması, düzenleme
GT
GD
C
H
L
M
O
molding
/məʊld/ = NOUN: döküm, pervaz, kalıp yapma, korniş, süsleme;
USER: döküm, kalıplama, kalıp, kalıpları, döküm ve
GT
GD
C
H
L
M
O
more
/mɔːr/ = ADJECTIVE: daha fazla, daha çok;
ADVERB: daha, bir kat daha;
NOUN: çok, fazla şey, fazlalık;
USER: daha fazla, daha, fazla, fazlası, diğer, diğer
GT
GD
C
H
L
M
O
most
/məʊst/ = ADVERB: en;
NOUN: çoğu, en fazlası, en fazla miktar;
ADJECTIVE: en çok, en fazla, pek çok;
USER: en, çoğu, en çok, çok, en iyi, en iyi
GT
GD
C
H
L
M
O
moving
/ˈmuː.vɪŋ/ = ADJECTIVE: hareketli, hareket eden, dokunaklı, etkili;
NOUN: taşınma, hareket etme, oynama;
USER: hareketli, hareket eden, hareket, taşıma, geçmeden
GT
GD
C
H
L
M
O
mr
/ˈmɪs.tər/ = USER: Mr-abbreviation, Mr, Mr, Mr;
USER: mr, bay, Sayın, Sn, Sn
GT
GD
C
H
L
M
O
mrp
= USER: mrp, MİP
GT
GD
C
H
L
M
O
much
/mʌtʃ/ = ADVERB: veľa, oveľa, mnoho, veľmi, často, dosť, takmer, skoro;
ADJECTIVE: významný významný
GT
GD
C
H
L
M
O
my
/maɪ/ = PRONOUN: benim;
USER: benim, my, Bana, zaman, Anasayfam, Anasayfam
GT
GD
C
H
L
M
O
need
/niːd/ = NOUN: ihtiyaç, gerek, gereksinim, lüzum, muhtaçlık, yoksulluk;
VERB: gerekmek, muhtaç olmak, ihtiyacı olmak;
USER: gerek, ihtiyaç, gerekir, gereken, ihtiyacınız, ihtiyacınız
GT
GD
C
H
L
M
O
nephew
/ˈnef.juː/ = NOUN: yeğen;
USER: yeğen, yeğeni, yeğenim, yeğeninin, yeğenini
GT
GD
C
H
L
M
O
new
/njuː/ = ADJECTIVE: yeni, taze, modern, acemi, keşfedilmemiş;
USER: yeni, yeni bir, okunmamış, new, new
GT
GD
C
H
L
M
O
next
/nekst/ = NOUN: sonraki, bir sonraki, bir dahaki;
ADJECTIVE: sonraki, ertesi, bir dahaki, bitişik;
PREPOSITION: yanında, yanına, en yakın, yanısıra, hemen hemen, neredeyse;
ADVERB: daha sonra, ardından, bir sonra;
USER: sonraki, yanındaki, yanında, gelecek, önümüzdeki
GT
GD
C
H
L
M
O
not
/nɒt/ = USER: not-, not, not a, no, not, no, nay, nope;
USER: değil, değildir, yok, olmayan, değildi, değildi
GT
GD
C
H
L
M
O
now
/naʊ/ = NOUN: şimdi, şu an;
ADVERB: şimdi, şu anda, hemen, halen, derhal, acilen;
CONJUNCTION: mademki, -dığından;
USER: şimdi, hemen, geç, artık, anda, anda
GT
GD
C
H
L
M
O
number
/ˈnʌm.bər/ = NOUN: sayı, numara, rakam, adet, miktar, tip, müzik parçası, hoş şey;
VERB: saymak, numaralamak, sayı saymak, hesaplamak, katmak, içermek, katılmak, yaşında olmak;
USER: sayı, numara, sayısı, numarası, numarasını, numarasını
GT
GD
C
H
L
M
O
numbers
/ˈnʌm.bər/ = NOUN: sayılar, numaralar;
USER: sayılar, numaralar, numaraları, numaralarını, sayıları
GT
GD
C
H
L
M
O
obvious
/ˈɒb.vi.əs/ = ADJECTIVE: açık, apaçık, ortada, besbelli;
USER: açık, belirgin, bariz, açıktır, belli
GT
GD
C
H
L
M
O
obviously
/ˈɒb.vi.əs.li/ = ADVERB: belli ki, apaçık, açık olarak;
USER: belli ki, açıkça, tabii ki, besbelli, belli
GT
GD
C
H
L
M
O
of
/əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li;
USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km
GT
GD
C
H
L
M
O
off
/ɒf/ = ADJECTIVE: kapalı, devre dışı, uzak;
ADVERB: kapalı, uzakta, uzak, tamamen, izinli, kesik;
PREPOSITION: dışında, izinli;
NOUN: başlangıç;
USER: kapalı, off, dışı, devre dışı, kapatma, kapatma
GT
GD
C
H
L
M
O
offer
/ˈɒf.ər/ = NOUN: teklif, sunma, arz, öneri, sunum;
VERB: sunmak, vermek, teklif etmek, ikram etmek, arzetmek, adamak, açmak;
USER: teklif, sunmak, sunuyoruz, sunan, sunuyor
GT
GD
C
H
L
M
O
okay
/ˌəʊˈkeɪ/ = ADJECTIVE: iyi, makbul;
NOUN: olur, okey, onay, tasdik, akey;
VERB: okeylemek, onaylamak, tasdiklemek;
USER: tamam, iyi, tamam mı, okay, tamam mý
GT
GD
C
H
L
M
O
old
/əʊld/ = ADJECTIVE: eski, yaşlı, ihtiyar, eskimiş, önceki, bayat, tecrübeli, eskiden kalma, köhne, harika, pişkin, kart;
NOUN: eski zamanlar;
USER: eski, Alt, Old, yaşlı, eski bir, eski bir
GT
GD
C
H
L
M
O
on
/ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında;
ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak;
ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır;
USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili
GT
GD
C
H
L
M
O
once
/wʌns/ = NOUN: bir kere;
ADVERB: bir kere, bir zamanlar, bir defa, eskiden;
CONJUNCTION: hemen, olur olmaz, -ir -mez;
USER: bir kere, bir zamanlar, bir defa, kez, bir kez, bir kez
GT
GD
C
H
L
M
O
one
/wʌn/ = USER: one-, one, I, biri, tek, birisi, kimse, bir tane;
PRONOUN: biri, birisi, kimse, olan, kişi;
ADJECTIVE: tek, aynı;
USER: bir, biri, tek, birini, tek bir, tek bir
GT
GD
C
H
L
M
O
ones
/wʌn/ = NOUN: biri, tek, birisi, kimse, bir tane;
USER: olanlar, olanları, olanlardan, olanlardır, olanların
GT
GD
C
H
L
M
O
ongoing
/process/ = USER: devam eden, devam, sürekli, süregelen, eden
GT
GD
C
H
L
M
O
only
/ˈəʊn.li/ = ADVERB: sadece, yalnız, bir tek, daha, sırf, sade;
ADJECTIVE: tek, ancak, biricik, ağırbaşlı, başhemşire vakarlı;
CONJUNCTION: yalnız, ama, fakat;
USER: sadece, yalnızca, tek, ancak, yalnız, yalnız
GT
GD
C
H
L
M
O
open
/ˈəʊ.pən/ = ADJECTIVE: açık, serbest, dürüst, geniş, içten, karara bağlanmamış, ferah, kısık olmayan;
VERB: açmak, açılmak, açtırmak, başlatmak, başlamak;
USER: açık, açmak, açın, açmaya, açtığınızda
GT
GD
C
H
L
M
O
operation
/ˌɒp.ərˈeɪ.ʃən/ = NOUN: işlem, operasyon, işletme, çalıştırma, ameliyat, işleyiş, kullanma, iş, harekât, tatbikat, etkinlik, cerrahi müdahale, hüküm, yürürlük;
USER: operasyon, işlem, işletme, çalışma, işlemi
GT
GD
C
H
L
M
O
operations
/ˌɒp.ərˈeɪ.ʃən/ = NOUN: işlem, operasyon, işletme, çalıştırma, ameliyat, işleyiş, kullanma, iş, harekât, tatbikat, etkinlik, cerrahi müdahale, hüküm, yürürlük;
USER: işlemleri, işlemler, operasyonları, operasyonlar, operasyon
GT
GD
C
H
L
M
O
optical
/ˈɒp.tɪ.kəl/ = ADJECTIVE: optik, göz, görme, görüş
GT
GD
C
H
L
M
O
option
/ˈɒp.ʃən/ = NOUN: seçenek, opsiyon, tercih, seçme hakkı, alıcıya tanınan süre;
USER: seçenek, seçeneği, seçeneğini, seçenektir, opsiyon
GT
GD
C
H
L
M
O
options
/ˈɒp.ʃən/ = NOUN: seçenek, opsiyon, tercih, seçme hakkı, alıcıya tanınan süre;
USER: seçenekleri, seçenekler, seçeneklerini, seçenek, ayarları
GT
GD
C
H
L
M
O
or
/ɔːr/ = CONJUNCTION: veya, ya da, yoksa, yahut;
NOUN: altın sarısı;
USER: veya, ya da, ya, ve, yada, yada
GT
GD
C
H
L
M
O
order
/ˈɔː.dər/ = NOUN: sipariş, düzen, sıra, emir, tarikat, tertip, asayiş, basamak, dizi;
VERB: sipariş vermek, ısmarlamak, emretmek;
USER: sipariş, için, amacıyla, sırayla, düzeni, düzeni
GT
GD
C
H
L
M
O
orders
/ˈɔː.dər/ = NOUN: sipariş, düzen, sıra, emir, tarikat, tertip, asayiş, basamak, dizi;
VERB: sipariş vermek, ısmarlamak, emretmek;
USER: emir, siparişleri, sipariş, siparişler, emirleri
GT
GD
C
H
L
M
O
other
/ˈʌð.ər/ = PRONOUN: diğer, öteki, başkası;
ADJECTIVE: başka, öteki, öbür, geçen, sonraki;
ADVERB: başka türlü, başka biçimde, bundan başka;
USER: diğer, başka, başka bir, öteki, öteki
GT
GD
C
H
L
M
O
others
/ˈʌð.ər/ = NOUN: eller;
USER: diğerleri, diğer, başkalarının, başkalarına, başkaları
GT
GD
C
H
L
M
O
our
/aʊər/ = PRONOUN: bizim;
USER: bizim, eden, our, Yazın, Yazın
GT
GD
C
H
L
M
O
out
/aʊt/ = ADVERB: dışarı, dışarıda, dışarıya, çıkmış, bitmiş, kalmamış, açıkta, yüksek sesle;
NOUN: çıkış;
VERB: çıkarmak;
ADJECTIVE: dışarıdaki, dış;
USER: dışarı, üzerinden, out, Çıkış, dışında, dışında
GT
GD
C
H
L
M
O
outputs
/ˈaʊt.pʊt/ = NOUN: çıktı, üretim, verim, çıkış gücü, k.d.v. ödemeyi gerektiren mal;
USER: çıkışları, çıkışı, çıkışlar, çıkış, çıktıları
GT
GD
C
H
L
M
O
outs
/out/ = NOUN: çıkış, kurtuluş, aut, atlanmış sözcük, çıkar yol, çizgi dışı, çözüm;
USER: çıkışları, outs, out, aşımlarını, çıktısı
GT
GD
C
H
L
M
O
outsider
/ˌaʊtˈsaɪ.dər/ = NOUN: yabancı, dışarıdaki, aykırı tip, ilgisi olmayan kimse, görgüsüz kimse, kazanma şansı olmayan at;
USER: yabancı, dışarıdan, outsider, dışardan, yabancının
GT
GD
C
H
L
M
O
overall
/ˌəʊ.vəˈrɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, tam, etraflı;
ADVERB: bir uçtan bir uca;
NOUN: önlük, göğüslük;
USER: tüm, genel, genel olarak, toplam, kaba
GT
GD
C
H
L
M
O
overview
/ˈəʊ.və.vjuː/ = NOUN: genel bakış, kısaca gözden geçirme;
USER: genel bakış, genel, bakış, özet, bakışı
GT
GD
C
H
L
M
O
packing
/ˈpæk.ɪŋ/ = NOUN: paketleme, salmastra, tampon, conta, sarma, tıkaç, ambalaj kâğıdı;
USER: paketleme, ambalaj, paket, ambalajlama, salmastra
GT
GD
C
H
L
M
O
parent
/ˈpeə.rənt/ = NOUN: ebeveyn;
ADJECTIVE: ana, esas, temel, kaynak;
USER: ebeveyn, ana, üst, ebeveynin, veli
GT
GD
C
H
L
M
O
part
/pɑːt/ = NOUN: parça, bölüm, kısım, rol, görev, taraf, pay, kesim, katkı;
ADJECTIVE: kısmen, kısmi;
VERB: ayrılmak;
USER: bölüm, parça, parçası, bir parçası, parçasıdır, parçasıdır
GT
GD
C
H
L
M
O
particular
/pəˈtɪk.jʊ.lər/ = ADJECTIVE: özel, belirli, belli, özgü, titiz, ayrıntılı, dikkatli, müşkülpesent, detaylı;
NOUN: özellik, husus, ayrıntı, nokta, kişisel bilgiler;
USER: özel, belirli, özellikle, belirli bir, belli
GT
GD
C
H
L
M
O
parts
/pɑːt/ = NOUN: parçalar, bölge, yetenek, semt;
USER: parçalar, parça, parçaları, parçaların, bölgelerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
passed
/pɑːs/ = VERB: geçmek, geçirmek, vermek, aşmak, devretmek, pas vermek, bildirmek, dinmek, söylemek, uzatmak, açmak, dönüşmek, onaylanmak, piyasaya sürmek;
USER: geçti, geçirilen, geçen, kabul, geçmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
peculiar
/pɪˈkjuː.li.ər/ = ADJECTIVE: tuhaf, özel, has, özgün, acayip;
NOUN: özel mülk, özel eşya, ayrıcalık, ayrıcalıklı kilise;
USER: özel, tuhaf, özgü, kendine özgü, tuhaf bir
GT
GD
C
H
L
M
O
perspective
/pəˈspek.tɪv/ = NOUN: personel, eleman, çalışanlar, kadro;
USER: perspektif, bakış açısı, açısından, bakış, açıdan
GT
GD
C
H
L
M
O
physically
/ˈfɪz.ɪ.kəl.i/ = ADVERB: fiziksel olarak, bedenen;
USER: fiziksel olarak, fiziksel, bedensel, fiziki, bedenen
GT
GD
C
H
L
M
O
pickup
/ˈpɪk.ʌp/ = NOUN: pikap, alıcı, kamyonet, hızlanma, gelişme, kaldırma, vurgun, av, plakçalar, yükselme, arabaya alma, artma, buluntu şey, canlandırıcı içki, kalan yemeklerden oluşan öğün, rasgele dostluk, sokakta tanışılmış kadın, keklik;
USER: pikap, alma, karşılama, alıcı, başlatma
GT
GD
C
H
L
M
O
pierre
GT
GD
C
H
L
M
O
place
/pleɪs/ = NOUN: yer, sıra, mekân, ev, basamak, yerleşim yeri, mahal, mevki, hane, makam, statü, iş, sorumluluk;
VERB: yerleştirmek, koymak, oturtmak, vermek, yerini belirlemek, yatırım yapmak, yatırmak, ısmarlamak, görevlendirmek, yazdırmak;
USER: yer, bir yer, yerde, yeri, place
GT
GD
C
H
L
M
O
planning
/ˈplæn.ɪŋ/ = NOUN: planlama, tasarım, düzene sokma, plancılık;
USER: planlama, planlıyorsanız, planlıyor, planlıyoruz, planlaması
GT
GD
C
H
L
M
O
play
/pleɪ/ = NOUN: oyun, oynama, hareket, eğlence, tiyatro;
VERB: oynamak, çalmak, canlandırmak, tutmak, tutmak, oynaşmak, hareket etmek;
USER: oyun, oynamak, çalmak, oynamaya, oyna
GT
GD
C
H
L
M
O
please
/pliːz/ = VERB: memnun etmek, hoşnut etmek, hoşuna gitmek, keyif vermek, tenezzül etmek, buyurmak;
USER: lütfen, edin, geçiniz, edebilirsiniz, ulaşabilirsiniz, ulaşabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
point
/pɔɪnt/ = NOUN: nokta, puan, konu, husus, sayı, mesele, uç, amaç, anlam, an;
VERB: göstermek, işaret etmek;
USER: nokta, noktası, noktada, noktasına, noktaya
GT
GD
C
H
L
M
O
poor
/pɔːr/ = ADJECTIVE: kötü, yoksul, zayıf, fakir, zavallı, az, verimsiz, sefil, perişan, çorak, fena, düşkün, naçizane;
NOUN: sefil, garip;
USER: kötü, yoksul, zayıf, fakir, düşük
GT
GD
C
H
L
M
O
pop
/pɒp/ = NOUN: pop, baba, pop müzik, babalık, içecek, patlama sesi;
ADJECTIVE: pop, popüler;
ADVERB: pat diye, ansızın, birden;
VERB: patlamak;
USER: pop, açılır
GT
GD
C
H
L
M
O
pouch
/paʊtʃ/ = NOUN: kese, torba, torbacık, gözaltı torbası;
VERB: cebe indirmek, yutmak, torbalanmak, torba gibi olmak;
USER: kese, torba, çantası, kılıf, kılıfı
GT
GD
C
H
L
M
O
powerful
/ˈpaʊə.fəl/ = ADJECTIVE: güçlü, kuvvetli, etkili, nüfuzlu, yetkili, çok miktarda;
USER: güçlü, güçlü bir, kuvvetli, etkili
GT
GD
C
H
L
M
O
prepared
/prɪˈpeəd/ = ADJECTIVE: hazırlanmış, hazır, hazırlıklı;
USER: hazır, hazırlanmış, hazırlanan, hazırlanmıştır, hazırlanır
GT
GD
C
H
L
M
O
presentation
/ˌprez.ənˈteɪ.ʃən/ = NOUN: tanıtım, sunuş, sunma, ibraz, gösterim, takdim, sergileme, arz, tanıtma, gösterme, armağan, sahneleme, hediye, kavrama gücü, sahneye koyma, aday gösterme, tavsiye etme;
USER: tanıtım, sunuş, sunum, tanıtımı, sunumu
GT
GD
C
H
L
M
O
previous
/ˈpriː.vi.əs/ = ADJECTIVE: önceki, eski, geçmiş, evvelki, sabık, zamanından önce olan;
USER: önceki, bir önceki, geçen, daha önceki, önce
GT
GD
C
H
L
M
O
price
/praɪs/ = NOUN: fiyat, bedel, paha, para ödülü, değer, eder;
VERB: fiyatlandırmak, fiyatını belirlemek, paha biçmek;
USER: fiyat, fiyatı, Fiyatına, fiyata, değeri
GT
GD
C
H
L
M
O
primary
/ˈpraɪ.mə.ri/ = ADJECTIVE: birincil, temel, ana, ilk, birinci, başlıca, birinci derecede, baş, en başta gelen;
NOUN: ana renk, uçucu kanat tüyü;
USER: birincil, primer, temel, ana, ilköğretim
GT
GD
C
H
L
M
O
process
/ˈprəʊ.ses/ = NOUN: süreç, işlem, yöntem, usul, aşama, dava, çıkıntı, gidiş;
VERB: işlemek, yönlendirmek, işleme tabi tutmak, alaya katılmak, dava açmak, özel işlem uygulamak;
USER: süreç, işlem, süreci, işlemi, sürecinde
GT
GD
C
H
L
M
O
processes
/ˈprəʊ.ses/ = VERB: işlemek, yönlendirmek, işleme tabi tutmak, alaya katılmak, dava açmak, özel işlem uygulamak;
NOUN: süreç, işlem, yöntem, usul, aşama, dava, çıkıntı, gidiş;
USER: süreçleri, işlemleri, işlemler, süreçler, süreçlerini
GT
GD
C
H
L
M
O
processing
/ˈprəʊ.ses/ = NOUN: işleme, işlem, imal, yönlendirme, sıralama;
USER: işleme, işlem, işlenmesi, işlemci, işlemler
GT
GD
C
H
L
M
O
product
/ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve;
USER: ürün, ürünün, ürünü, ürünleri, bir ürün
GT
GD
C
H
L
M
O
production
/prəˈdʌk.ʃən/ = NOUN: üretim, yapım, üretme, imal, yapıt, eser;
USER: üretim, üretimi, üretiminde, üretiminin, üretimini
GT
GD
C
H
L
M
O
products
/ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve;
USER: ürünleri, ürünler, ürün, ürünlerin, ürünlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
promotes
/prəˈməʊt/ = VERB: desteklemek, yükseltmek, terfi ettirmek, düzenlemek, kurmak, önayak olmak, organize etmek, sınıf geçirmek;
USER: teşvik, teşvik etmektedir, destekler, teşvik eden, teşvik eder
GT
GD
C
H
L
M
O
provides
/prəˈvaɪd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak;
USER: sağlar, içerir, sağlayan, sağlamaktadır, sunar
GT
GD
C
H
L
M
O
published
/ˈpʌb.lɪʃ/ = VERB: yayınlamak, basmak, yaymak, çıkarmak, ilan etmek, duyurmak, kamuoyuna açıklamak, ortaya dökmek, ileri sürmek;
USER: yayınlanan, yayımlanan, yayınlanmış, Yayımlanma, yayınlandı, yayınlandı
GT
GD
C
H
L
M
O
punch
/pʌntʃ/ = NOUN: yumruk, punch, zımba, delgi, delgeç, güç, baskı kalıbı, kuvvet, meyveli kokteyl;
VERB: yumruklamak, yumruk atmak, vurmak;
USER: yumruk, punch, zımba, delme, açma
GT
GD
C
H
L
M
O
purchase
/ˈpɜː.tʃəs/ = NOUN: satın alma, alım, mübayaa, satın alınan şey, mekanik güç, toprak geliri, makara sistemi;
VERB: satın almak, kazanmak, elde etmek, kaldıraçla kaldırmak, manivela ile çekmek;
USER: satın alma, satın almak, satın, satın almanız, alım
GT
GD
C
H
L
M
O
purchased
/ˈpɜː.tʃəs/ = VERB: satın almak, kazanmak, elde etmek, kaldıraçla kaldırmak, manivela ile çekmek;
USER: satın, satın alınan, satın aldı, satın aldığınız, alınan
GT
GD
C
H
L
M
O
purchasing
/ˈpərCHəs/ = NOUN: satın alma;
USER: satın alma, satın, alım, satın almak, satınalma
GT
GD
C
H
L
M
O
push
/pʊʃ/ = NOUN: itme, zorlama, çaba, itiş, gayret;
VERB: itmek, zorlamak, kakmak, itelemek, yürütmek, zorla kabul ettirmek, sıkıştırmak;
USER: itme, itmek, itin, basın, bas, bas
GT
GD
C
H
L
M
O
put
/pʊt/ = VERB: koymak, yerleştirmek, sokmak, atmak, bırakmak, kurmak, tıkmak, yüklemek;
ADJECTIVE: sabit, hareketsiz;
NOUN: hamle, yatırma;
USER: koymak, koydu, koyun, koyabilirsiniz, yerleştirmek, yerleştirmek
GT
GD
C
H
L
M
O
putting
/ˌɒfˈpʊt.ɪŋ/ = VERB: koymak, yerleştirmek, sokmak, atmak, bırakmak, kurmak, tıkmak, yüklemek, sınamak, para koymak, yatırım yapmak, denemek, çevirisini yapmak, tercüme etmek;
USER: koyarak, koymak, koyma, koyuyor, koyuyor
GT
GD
C
H
L
M
O
quotation
/kwəʊˈteɪ.ʃən/ = NOUN: alıntı, aktarma, fiyatlandırma, iktibas, maliyet belirleme, tekrarlama, geçerli fiyat, piyasa fiyatı, cari fiyat;
USER: alıntı, tırnak, teklif, teklifi, kotasyon
GT
GD
C
H
L
M
O
quotes
/kwōt/ = NOUN: tırnak işareti;
USER: tırnak işareti, tırnak, fiyatları, teklif, tırnak işaretleri
GT
GD
C
H
L
M
O
rather
/ˈrɑː.ðər/ = ADVERB: oldukça, daha doğrusu, aksine, bayağı, tercihen, daha iyisi, az çok, bilâkis, iyisimi;
USER: oldukça, daha doğrusu, yerine, değil, çok
GT
GD
C
H
L
M
O
raw
/rɔː/ = ADJECTIVE: ham, çiğ, işlenmemiş, saf, pişmemiş, taze, kavrulmamış, acemi, hassas, haksız, toy;
NOUN: hammadde;
USER: ham, çiğ, hammaddeler, hammadde, raw
GT
GD
C
H
L
M
O
re
/riː/ = PREPOSITION: dair, falan, filanca, hakkında;
USER: yeniden, tekrar, re, re
GT
GD
C
H
L
M
O
reach
/riːtʃ/ = VERB: ulaşmak, erişmek, varmak, uzanmak, yetişmek, uzatmak, bulmak, vermek;
NOUN: erişme, uzanma, menzil, kavrayış;
USER: ulaşmak, ulaşabilirsiniz, ulaşması, ulaşabilir, ulaşır, ulaşır
GT
GD
C
H
L
M
O
reaching
/rēCH/ = VERB: ulaşmak, erişmek, varmak, uzanmak, yetişmek, uzatmak, bulmak, vermek, çarpmak, geçirmek, iletişim sağlamak, idrak etmek, uzanıp vermek, etkilemek, isabet ettirmek;
USER: ulaşan, ulaşmak, ulaşma, ulaşmasını, ulaşmadan
GT
GD
C
H
L
M
O
reason
/ˈriː.zən/ = NOUN: разлог, повод, разум, основ, резон;
VERB: расуђивати, промислити;
USER: neden, nedeni, nedenle, sebebi, sebep, sebep
GT
GD
C
H
L
M
O
rebuild
/ˌriːˈbɪld/ = VERB: yeniden inşa etmek, yenilemek, yeniden yapmak;
USER: yeniden inşa etmek, yeniden, yeniden inşa, yeniden oluşturmak, rebuild
GT
GD
C
H
L
M
O
recommendation
/ˌrek.ə.menˈdeɪ.ʃən/ = NOUN: tavsiye, öğüt, öğütleme;
USER: tavsiye, tavsiyeler, öneri, önerisi, tavsiyesi
GT
GD
C
H
L
M
O
record
/rɪˈkɔːd/ = NOUN: kayıt, rekor, plak, sicil, tutanak, belge, rapor, dosya;
VERB: kaydetmek, yazmak, kayda geçirmek, çekmek;
USER: kayıt, kaydı, rekor, kaydını, rekoru
GT
GD
C
H
L
M
O
red
/red/ = NOUN: kırmızı, kızıl, borç, kızılderili, borçlu bakiye;
ADJECTIVE: kırmızı, kırmızı, kızıl, kızarmış, al, kızgın, komünist, kızıl saçlı, kızılderili, solcu, kızıl tüylü;
USER: kırmızı, red, kırmızı bir, kızıl
GT
GD
C
H
L
M
O
reference
/ˈref.ər.əns/ = NOUN: referans, gönderme, ilgi, başvurma, havale, belge, ima, ilişki;
ADJECTIVE: referans, örnek, karşılaştırma;
VERB: kaynakçayı işaretlemek;
USER: referans, referansı, başvuru, başvurusu, gönderme, gönderme
GT
GD
C
H
L
M
O
referenced
/ˈrefərəns/ = VERB: kaynakçayı işaretlemek;
USER: başvurulan, referans, atıfta, başvuruda, başvuruyor
GT
GD
C
H
L
M
O
refresh
/rɪˈfreʃ/ = VERB: tazelemek, serinletmek, canlandırmak, hayat vermek, tazelenmek, ferahlatmak, açılmak, ferahlamak, dinçleşmek, canlanmak;
USER: yenileme, Yenile, yenilemek, refresh, tazeleme
GT
GD
C
H
L
M
O
refreshed
/rɪˈfreʃt/ = VERB: tazelemek, serinletmek, canlandırmak, hayat vermek, tazelenmek, ferahlatmak, açılmak, ferahlamak, dinçleşmek, canlanmak;
USER: tazelenmiş, yenilenir, yenilenen, yenilenmiş, yenilendi
GT
GD
C
H
L
M
O
relevant
/ˈrel.ə.vənt/ = ADJECTIVE: uygun, konu ile ilgili, amaca uygun, alâkalı;
USER: uygun, ilgili, kuruluşları, hakkında, alakalı
GT
GD
C
H
L
M
O
remove
/rɪˈmuːv/ = VERB: kaldırmak, çıkarmak, gidermek, ortadan kaldırmak, uzaklaştırmak, götürmek, taşımak, nakletmek, görevden almak;
NOUN: uzaklaştırma, uzaklaşma, kademe;
USER: kaldırmak, kaldır, çıkarın, çıkarmak, kaldırın
GT
GD
C
H
L
M
O
replace
/rɪˈpleɪs/ = VERB: değiştirmek, yerine koymak, yenisiyle değiştirmek, yerini almak, yerine geçmek, yerini tutmak, geri ödemek, yerine bakmak, vekâlet etmek, ahizeyi yerine koymak;
USER: değiştirmek, yerine, değiştirin, yerini, değiştirme
GT
GD
C
H
L
M
O
replaced
/rɪˈpleɪs/ = VERB: değiştirmek, yerine koymak, yenisiyle değiştirmek, yerini almak, yerine geçmek, yerini tutmak, geri ödemek, yerine bakmak, vekâlet etmek, ahizeyi yerine koymak;
USER: yerine, yerini, değiştirilir, değiştirilmesi, değiştirilmelidir
GT
GD
C
H
L
M
O
replacement
/rɪˈpleɪs.mənt/ = NOUN: yedek, değiştirme, yerine koyma, protez, yerine geçen kimse;
USER: yedek, değiştirme, yerine, değiştirilmesi, replasman
GT
GD
C
H
L
M
O
replacing
/rɪˈpleɪs/ = VERB: değiştirmek, yerine koymak, yenisiyle değiştirmek, yerini almak, yerine geçmek, yerini tutmak, geri ödemek, yerine bakmak, vekâlet etmek, ahizeyi yerine koymak;
USER: yerine, değiştirilmesi, değiştirme, yerini, değiştirirken
GT
GD
C
H
L
M
O
report
/rɪˈpɔːt/ = NOUN: rapor, haber, bilgi, bildiri, tutanak, karne, söylenti;
VERB: bildirmek, rapor etmek, anlatmak, söylemek, ihbar etmek;
USER: rapor, raporu, bildirmek, bildirin, bildiriniz
GT
GD
C
H
L
M
O
requests
/rɪˈkwest/ = NOUN: talep, istek, rica, istem, dilekçe, arzu, dilek;
VERB: istemek, talep etmek, rica etmek, resmen istemek, ricada bulunmak;
USER: istekleri, kişi, talepleri, istek, isteklerini
GT
GD
C
H
L
M
O
require
/rɪˈkwaɪər/ = VERB: istemek, gerektirmek, zorunlu tutmak, gerekmek, gerekli olmak, ihtiyacı olmak, icap etmek, eksik olmak;
USER: gerektirir, gerektiren, ihtiyaç, gerektirebilir, gerekir
GT
GD
C
H
L
M
O
required
/rɪˈkwaɪər/ = ADJECTIVE: gereken, lazım;
USER: gereken, gerekli, gereklidir, gerekmektedir, gerekir
GT
GD
C
H
L
M
O
requirement
/rɪˈkwaɪə.mənt/ = NOUN: gereksinim, gereklilik, ihtiyaç, koşul, gerek, istek, icap, lüzum;
USER: gereklilik, gereksinim, ihtiyaç, gereksinimi, ihtiyacı
GT
GD
C
H
L
M
O
requirements
/rɪˈkwaɪə.mənt/ = NOUN: gereksinim, gereklilik, ihtiyaç, koşul, gerek, istek, icap, lüzum;
USER: gereksinimleri, Gereksinim, gereksinimlerini, ihaleler, şartları
GT
GD
C
H
L
M
O
rest
/rest/ = NOUN: dinlenme, kalan, gerisi, geri, rahat, es, uyku, artık, dinlenme yeri;
VERB: dinlenmek, dinlendirmek, uyumak;
USER: dinlenme, kalan, geri kalanı, kalanı, geri kalan
GT
GD
C
H
L
M
O
revise
/rɪˈvaɪz/ = VERB: gözden geçirmek, değiştirmek, yeniden incelemek, tekrarlamak, tekrar düzeltme yapmak;
NOUN: revizyon, tashih, gözden geçirip düzeltme, tashih nüshası, düzeltilmiş baskı;
USER: gözden geçirmek, revize, gözden, değiştirme, düzeltmek
GT
GD
C
H
L
M
O
revision
/rɪˈvɪʒ.ən/ = NOUN: revizyon, gözden geçirme, tashih, düzeltilmiş baskı, düzeltme yapma;
USER: revizyon, revizyonu, düzeltme, revize, gözden, gözden
GT
GD
C
H
L
M
O
right
/raɪt/ = ADVERB: doğru, sağa, tam, sağda, sağdan, yolunda, düzgün, tam olarak, dosdoğru, gayet, doğrudan doğruya, cidden;
NOUN: sağ, hak, sağ taraf, gerçek, doğruluk, düzen;
ADJECTIVE: sağ, doğru, haklı, dik, en uygun, düz, gerçek, yasal, dürüst, sağlıklı, dik açılı, düzenli;
VERB: düzeltmek, doğrultmak, dik konuma getirmek, haklı çıkarmak, telâfi etmek, çeki düzen vermek, derleyip toplamak, itibarını iade etmek;
USER: doğru, sağ, hakkı, sağa, hak
GT
GD
C
H
L
M
O
rooting
/ruːt/ = VERB: kök salmak, kökleşmek, kökleştirmek, eşelemek, yerleşmek, çakmak, burnu ile eşelemek, deşmek, araştırmak;
USER: köklenme, köklendirme, kökünün kurutulması, köklenmeyi, rooting
GT
GD
C
H
L
M
O
run
/rʌn/ = VERB: çalıştırmak, koşmak, yayınlamak, kaçmak, işletmek, yönetmek, kullanmak, koşturmak, yarışmak;
NOUN: koşma, koşu;
ADJECTIVE: kaçak;
USER: çalıştırmak, çalıştırın, çalıştırabilirsiniz, koşmak, Basım, Basım
GT
GD
C
H
L
M
O
running
/ˈrʌn.ɪŋ/ = NOUN: çalışma, koşma, koşu, işletme;
ADJECTIVE: akan, koşan, akar, işleyen, sürekli, cari, arka arkaya, koşarak yapılan;
USER: çalışma, koşu, koşma, çalışan, çalıştıran
GT
GD
C
H
L
M
O
s
= USER: s, ler, lar, temizle, larındaki
GT
GD
C
H
L
M
O
safety
/ˈseɪf.ti/ = NOUN: güvenlik, emniyet, selamet;
ADJECTIVE: koruyucu;
USER: güvenlik, güvenliği, emniyet, güvenliğini, emanet
GT
GD
C
H
L
M
O
sales
/seɪl/ = ADJECTIVE: satış;
USER: satış, satışları, satışlar, satışı, sat
GT
GD
C
H
L
M
O
same
/seɪm/ = ADJECTIVE: aynı, benzer, tıpkı, farksız, farketmez;
USER: aynı, benzer, benzer
GT
GD
C
H
L
M
O
sap
/sæp/ = NOUN: özsu, bitki özü, usare, ahmak, avanak, hayat kaynağı, cop, duvar yıkma çukuru, lâğım kanalı;
VERB: altını kazarak yıkmak, temelini bozmak, baltalamak, cop ile yere sermek, ağaçtan yalancı odun çıkarmak;
USER: özsu, sap, özsuyu, reçineleri, özü
GT
GD
C
H
L
M
O
save
/seɪv/ = VERB: kurtarmak, korumak, tasarruf etmek, biriktirmek, tutmak;
NOUN: kurtarma;
PREPOSITION: hariç, dışında, haricinde;
CONJUNCTION: hariç, dışında, haricinde;
USER: kurtarmak, kaydetmek, tasarruf, kaydedin, kaydedebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
say
/seɪ/ = NOUN: söz, laf, son söz;
VERB: söylemek, demek, etmek, bildirmek, okumak, tekrarlamak, farzetmek, varsaymak;
USER: demek, söylemek, söylüyor, söylüyorlar, söyleyebilirim, söyleyebilirim
GT
GD
C
H
L
M
O
scenario
/sɪˈnɑː.ri.əʊ/ = NOUN: senaryo;
USER: senaryo, senaryoda, senaryosu, senaryoyu, senaryosunda
GT
GD
C
H
L
M
O
scenarios
/sɪˈnɑː.ri.əʊ/ = NOUN: senaryo;
USER: senaryoları, senaryolar, senaryo, senaryolarda, senaryoların
GT
GD
C
H
L
M
O
screen
/skriːn/ = NOUN: ekran, perde, elek, paravan, beyaz perde, siper, bölme, pano, kalbur;
VERB: elemek, gizlemek, ekranda göstermek;
USER: ekran, ekranı, ekranında, ekranda, ekranın
GT
GD
C
H
L
M
O
search
/sɜːtʃ/ = NOUN: arama, araştırma;
VERB: aramak, araştırmak, incelemek, yoklamak, üstünü aramak, sondalamak, gedik açmak;
USER: arama, aramak, aramanıza, arayabilirsiniz, Aramayı
GT
GD
C
H
L
M
O
searched
/sɜːtʃ/ = VERB: aramak, araştırmak, incelemek, yoklamak, üstünü aramak, sondalamak, gedik açmak;
USER: arama, arandı, aranan, aradı, aranır
GT
GD
C
H
L
M
O
second
/ˈsek.ənd/ = NOUN: ikinci, saniye, an, yardımcı, destek, nota aralığı, ikinci olan kimse, düello şahidi, boksör yardımcısı;
ADJECTIVE: ikinci, öbür, ikinci dereceli;
VERB: yardım etmek, desteklemek, destek vermek, göreve getirmek;
USER: ikinci, saniye, ikinci bir, saniyede, ikincisi
GT
GD
C
H
L
M
O
see
/siː/ = VERB: görmek, anlamak, bakmak, görüşmek, seyretmek, uğurlamak, yolcu etmek, sezmek, farketmek, göz önüne almak, görüp geçirmek;
NOUN: papalık, piskoposluk;
USER: görmek, bkz, bakın, bakınız, göremeyecek, göremeyecek
GT
GD
C
H
L
M
O
select
/sɪˈlekt/ = VERB: seçmek, ayırmak, ayıklamak;
ADJECTIVE: seçme, seçkin, seçilmiş, güzide, seçmesini bilen, kalburüstü, seçmece, zevkli, iyi anlayan;
USER: seçmek, seçin, seçeneğini belirleyin, seçeneğini, belirleyin
GT
GD
C
H
L
M
O
selected
/sɪˈlekt/ = ADJECTIVE: seçilmiş, seçkin;
USER: seçilmiş, seçilen, seçili, seçilmiştir, seçilir
GT
GD
C
H
L
M
O
sessions
/ˈseʃ.ən/ = NOUN: oturum, dönem, toplantı, celse, devre, kongre, sömestr, akademik yıl;
USER: oturumları, seans, oturumlar, oturum, seansları
GT
GD
C
H
L
M
O
set
/set/ = VERB: ayarlamak, belirlemek, kurmak, koymak, yapmak, düzenlemek;
NOUN: set, dizi, takım;
ADJECTIVE: belirlenmiş, kurulmuş, belirli;
USER: ayarlamak, set, ayarlayın, ayarlanır, ayarlayabilirsiniz, ayarlayabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
setting
/ˈset.ɪŋ/ = NOUN: set, sertleşme, düzenleme, dekor, sahne, beste, batış, bir kişilik yemek takımı, dizme, bileme, olay yeri, çerçeve, hikâyenin geçtiği yer, testere diş çaprazını ayarlama;
USER: ayarı, ayar, ayarlama, ayarlayarak, ayarını
GT
GD
C
H
L
M
O
shelf
/ʃelf/ = NOUN: raf, pervaz, sığlık, kaya tabakası;
USER: raf, rafta, rafı, rafa, sahanlığı
GT
GD
C
H
L
M
O
shipped
/ʃɪp/ = VERB: göndermek, nakletmek, gemiye bindirmek, gemi ile yollamak, kürekleri içeri almak, tayfa olarak almak, gemiye binmek, tayfa olmak, su almak, yerine takmak;
USER: sevk, gönderilen, gelen, gönderilir, teslim
GT
GD
C
H
L
M
O
shock
/ʃɒk/ = NOUN: şok, darbe, sarsıntı, elektrik çarpması, elektrik şoku, sarsılma, demet, utanç;
VERB: şok etmek, şaşırtmak, sarsmak, kâlbini kırmak;
USER: şok, çarpması, şoku, çarpmasına, darbe
GT
GD
C
H
L
M
O
should
/ʃʊd/ = USER: should-, should, ise, -meli, -meliydi, -malıydı;
USER: -meli, gerekir, gerektiği, olmalıdır, gereken, gereken
GT
GD
C
H
L
M
O
show
/ʃəʊ/ = VERB: göstermek, gösterilmek, kanıtlamak, sergilemek, görünmek, ibraz etmek, açıklamak;
NOUN: gösteri, gösteriş, şov, teşhir, sergi;
USER: göstermek, göster, gösterin, göstermektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
shown
/ʃəʊn/ = VERB: göstermek, gösterilmek, kanıtlamak, sergilemek, görünmek, açıklamak, ibraz etmek, belli etmek, belli olmak, meydana çıkarmak, öğretmek, dışa vurmak, renk vermek, sahnelemek, delâlet etmek, gösterimde olmak, kendini göstermek, belirtmek;
USER: gösterilir, gösterilen, gösterildiği, gösterilecek, gösterilmiştir
GT
GD
C
H
L
M
O
sick
/sɪk/ = ADJECTIVE: hasta, iğrenç, rahatsız, mide bulandırıcı, usanmış, keyifsiz, soluk, hasret, midesi bulanmış, kusmak üzere, özlemiş, bıkkın, bulanmış, dağınık;
VERB: yakalatmak, saldırtmak;
USER: hasta, hastalık, hasta bir, rahatsız, iğrenç
GT
GD
C
H
L
M
O
simple
/ˈsɪm.pl̩/ = ADJECTIVE: basit, kolay, sade, yalın, saf, sade ve basit, temiz kalpli, kendi halinde, acemi, alçakgönüllü, gösterişsiz, iradesiz, tam;
NOUN: kocakarı ilacı;
USER: basit, basit bir, kolay, sade, basittir, basittir
GT
GD
C
H
L
M
O
simplify
/ˈsɪm.plɪ.faɪ/ = VERB: basitleştirmek, kolaylaştırmak, sadeleştirmek;
USER: basitleştirmek, kolaylaştırmak, kolaylaştırır, basitleştirir, kolaylaştırabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
simply
/ˈsɪm.pli/ = ADVERB: sadece, basitçe, sade bir şekilde, açıkça, tamamen, sırf, yalın biçimde, yanız, özentisiz;
USER: sadece, basitçe, basit, yalnızca, sade, sade
GT
GD
C
H
L
M
O
slights
/slaɪt/ = NOUN: hakaret, önemsememe, saygısızlık, hafife alma, hiçe sayma, onur kırma;
USER: pürüzler, slights, ise pürüzler, hakaretlere, kayma noktası
GT
GD
C
H
L
M
O
so
/səʊ/ = CONJUNCTION: bu yüzden, yani, için, diye, -ması için;
ADVERB: çok, kadar, böylece, öyle, o kadar, böyle, pek, de, da, demek, şöyle, demek ki, öyleki, aynen;
NOUN: sol;
USER: bu yüzden, çok, böylece, kadar, yani, yani
GT
GD
C
H
L
M
O
solution
/səˈluː.ʃən/ = NOUN: çözüm, çözelti, solüsyon, eriyik, çare, çözünme, çıkar yol, halletme, ara verme;
USER: çözüm, çözümü, çözeltisi, çözelti, çözümdür
GT
GD
C
H
L
M
O
some
/səm/ = ADJECTIVE: bazı, bir, biraz, kimi, yaklaşık, bir takım, çok;
PRONOUN: bazı, bazıları, kimi, herhangi bir;
ADVERB: biraz;
USER: bazı, biraz, bir, bazıları, kimi, kimi
GT
GD
C
H
L
M
O
something
/ˈsʌm.θɪŋ/ = NOUN: bir şey, önemli bir şey;
USER: bir şey, şey, bir, şeyler, bir şeyler, bir şeyler
GT
GD
C
H
L
M
O
sort
/sɔːt/ = NOUN: tür, çeşit, tip, punto, sınıf, harf takımı, kalite;
VERB: sınıflandırmak, ayırmak, ayıklamak, halletmek, tasnif etmek, çözümlemek;
USER: çeşit, tür, sıralama, Sırala, türlü
GT
GD
C
H
L
M
O
specialist
/ˈspeʃ.əl.ɪst/ = NOUN: uzman, uzman doktor, mütehassıs, cober;
USER: uzman, uzmanı, uzmanlık, Doktoru, yetkili
GT
GD
C
H
L
M
O
specific
/spəˈsɪf.ɪk/ = ADJECTIVE: belirli, özel, spesifik, belli, özgül, kesin, kendine özgü, özellikli;
NOUN: özel ilaç, özel amaçlı ilaç;
USER: özel, belirli, belirli bir, spesifik, özgü
GT
GD
C
H
L
M
O
specifically
/spəˈsɪf.ɪ.kəl.i/ = USER: özellikle, özel, özel olarak, spesifik, spesifik olarak, spesifik olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
specification
/ˌspes.ɪ.fɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: şartname, tanımlama, belirleme, belirtme, tarif, beyanname, ayrıntılarıyla belirtme;
USER: şartname, özellikleri, belirtimi, belirtim, spesifikasyonu
GT
GD
C
H
L
M
O
specifics
/spəˈsɪf.ɪks/ = NOUN: özel ilaç, özel amaçlı ilaç;
USER: özellikleri, özelliklerini, özelliklerine, özellikleriyle
GT
GD
C
H
L
M
O
stand
/stænd/ = VERB: durmak, ayakta durmak, direnmek, kalmak, dayanmak, dikilmek, çekilmek, ayağa kalkmak, katlanmak, bulunmak, üstlenmek, karşı koymak, desteklemek, göğüs germek, devam etmek, ısmarlamak, sineye çekmek, kanıtlamak, ihtiyaç duymak;
NOUN: sehpa, yer, ayak, duruş, durum, ayaklık, dayanma, direnme, tribün, durak, kürsü, hal, katlanma, işyeri, tezgâh, ekim alanı, ayaklı askılık, ormanda yetişen ağaç;
USER: durmak, standı, öne, ayakta, bekleme
GT
GD
C
H
L
M
O
standard
/ˈstæn.dəd/ = NOUN: standart, norm, ölçüt, kalite, bayrak, ölçü, sancak, seviye;
ADJECTIVE: standart, normal, klasik, standart olarak kullanılan;
USER: standart, standardı, standart bir, standard, standardına
GT
GD
C
H
L
M
O
start
/stɑːt/ = NOUN: başlangıç, start, başlama, çıkış, harekete geçme, avantaj, yola çıkma, sıçrama, fırlama, ürkme;
VERB: başlatmak, başlamak, çalıştırmak, kurmak, çalışmak, koyulmak, çıkarmak, fırlamak, kalkmak, yola çıkmak, yöneltmek, irkilmek, gevşetmek, hareket etmek, ürkmek, tartışmaya açmak, ürkütmek, korkutup kaçırmak, kaynaklanmak, desteklemek;
USER: başlangıç, başlatmak, başlamak, başlar, başlatın
GT
GD
C
H
L
M
O
starting
/stɑːt/ = ADJECTIVE: başlangıç, başlama, çıkış;
NOUN: çalıştırma, başlama, hareket, çalışma, koyulma;
USER: başlangıç, başlayan, başlayarak, başlıyor, başlamadan
GT
GD
C
H
L
M
O
steps
/step/ = NOUN: adımlar, merdiven, ayak sesleri, ayaklı merdiven, portatif merdiven, taş merdiven;
USER: adımlar, adımları, adım, adımda, adımlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
sterilization
/ˌster.ɪ.laɪˈzeɪ.ʃən/ = NOUN: sterilizasyon, kısırlaştırma, sterilize etme, mikroplardan arındırma, verimsizleştirme;
USER: sterilizasyon, sterilizasyonu, sterilize, sterilize etme,
GT
GD
C
H
L
M
O
stock
/stɒk/ = NOUN: stok, hisse senedi, sermaye, malzeme, dipçik, tahvil, damızlık, kütük, gövde;
ADJECTIVE: stok, mevcut;
VERB: stoklamak;
USER: stok, hisse senedi, stokları, hisse, stokta
GT
GD
C
H
L
M
O
structural
/ˈstrəkCHərəl/ = NOUN: telli çalgılar, yaylı sazlar;
USER: yapısal, yapı, yapısal bir
GT
GD
C
H
L
M
O
structure
/ˈstrʌk.tʃər/ = NOUN: yapı, bina, bünye;
VERB: planlamak, bütün olarak düşünmek;
USER: yapı, yapısı, yapısını, yapısının, yapısına, yapısına
GT
GD
C
H
L
M
O
structures
/ˈstrʌk.tʃər/ = NOUN: inşaat;
USER: yapılar, yapıları, yapıların, yapılarının, yapı, yapı
GT
GD
C
H
L
M
O
stuff
/stʌf/ = NOUN: şey, madde, eşya, saçmalık, kumaş, uyuşturucu, hammadde, saçma, zırva;
VERB: doldurmak, tıkamak, tıkıştırmak;
USER: şey, madde, sayfalar, şeyler, in Şeyleri
GT
GD
C
H
L
M
O
subassemblies
/ˌsəbəˈsemblē/ = NOUN: cehennemi saran nehir;
USER: Alt Takımları, modüllerde, alt montajları, alt bileşenlerinin, alt montaj
GT
GD
C
H
L
M
O
subassembly
/ˌsəbəˈsemblē/ = USER: alt montaj, alt montajın, alt montajı, alt montaj birimi, kısmi montaj
GT
GD
C
H
L
M
O
substantial
/səbˈstæn.ʃəl/ = ADJECTIVE: önemli, sağlam, dayanıklı, gerçek, özlü, mevcut, besleyici, hemen hemen tam, var olan;
USER: önemli, önemli bir, ciddi, önemli ölçüde, ölçüde
GT
GD
C
H
L
M
O
substitute
/ˈsʌb.stɪ.tjuːt/ = NOUN: vekil, yedek oyuncu, bedel, temsilci, yerine geçen kimse, başka sözcüğün yerine geçen sözcük;
VERB: yerini almak, yerine kullanmak, yerine geçmek, yerine geçirmek;
USER: vekil, yerine, yerini, ikame, değiştirin
GT
GD
C
H
L
M
O
substituted
/ˈsʌb.stɪ.tjuːt/ = VERB: yerini almak, yerine kullanmak, yerine geçmek, yerine geçirmek;
USER: yerine, ikame, ikameli, ikame edilmiş, sübstitüe
GT
GD
C
H
L
M
O
such
/sʌtʃ/ = ADJECTIVE: böyle, bu tür, bu gibi, öyle, çok, o kadar;
PRONOUN: bu gibi, o gibi;
ADVERB: böylesine, çok, öylesine, oldukça;
USER: bu tür, böyle, gibi, tür, böyle bir, böyle bir
GT
GD
C
H
L
M
O
suggested
/səˈdʒest/ = VERB: önermek, öne sürmek, teklif etmek, akla getirmek, tavsiye etmek, fikir vermek, telkin etmek, sezdirmek, aşılamak, izlenimini uyandırmak, ima etmek;
USER: önerilen, önerdi, önerilmektedir, tavsiye, öne
GT
GD
C
H
L
M
O
suggestion
/səˈdʒes.tʃən/ = NOUN: öneri, telkin, tavsiye, önerme, teklif, fikir, ima, iz, hatırlatma, telkin etme, az miktar;
USER: öneri, önerisi, önerim, öneriyi, telkin
GT
GD
C
H
L
M
O
summarizes
/ˈsʌm.ər.aɪz/ = VERB: özetlemek, kısaltmak, özet çıkarmak;
USER: özetler, özetlemektedir, özetleyen, özetlenmektedir, özetlenmiştir
GT
GD
C
H
L
M
O
sup
/səp/ = NOUN: yudum;
VERB: yudumlamak, yudum yudum içmek, kaşıkla içmek, akşam yemeği yemek;
USER: destek, sup
GT
GD
C
H
L
M
O
super
/ˈsuː.pər/ = ADJECTIVE: süper, üstün, aşırı, mükemmel, birinci sınıf;
NOUN: kapıcı, birici sınıf mal, kaliteli şey, bina sorumlusu, denetmen, gözetmen, polis şefi;
USER: süper, Super, süper bir, aşırı
GT
GD
C
H
L
M
O
supersede
/ˌsuː.pəˈsiːd/ = VERB: yerini almak, yerine geçmek, ayağını kaydırmak;
USER: yerini almak, yerini, öncelikli olarak, yerine geçer, öncelikli olarak uygulanır
GT
GD
C
H
L
M
O
superseded
/ˌso͞opərˈsēd/ = VERB: yerini almak, yerine geçmek, ayağını kaydırmak;
USER: yerini, yürürlükten, değiştirilen, yürürlükten kaldırılmıştır, yerini almıştır
GT
GD
C
H
L
M
O
superseding
/ˌso͞opərˈsēd/ = USER: bundan sonra gelmiş, bundan sonra gelmiş olan,
GT
GD
C
H
L
M
O
support
/səˈpɔːt/ = NOUN: destek, yardım, dayanak, takviye, arka;
VERB: desteklemek, destek olmak, geçindirmek, sürdürmek, bakmak, tutmak, kanıtlamak;
USER: destek, desteklemek, desteği, destekleyen, destekler
GT
GD
C
H
L
M
O
supports
/səˈpɔːt/ = NOUN: destek, yardım, dayanak, takviye, arka;
VERB: desteklemek, destek olmak, geçindirmek, sürdürmek, bakmak, tutmak, kanıtlamak;
USER: destekler, destekleyen, desteklemektedir, destekliyor, destekliyorsa
GT
GD
C
H
L
M
O
switch
/swɪtʃ/ = VERB: değiştirmek, dönmek, değişmek, sallamak, vurmak;
NOUN: değiştirme, şalter, değişim, düğme, elektrik düğmesi, değişme, çubuk;
USER: değiştirmek, geçiş, geçmek, geçiş yapmak, geçin
GT
GD
C
H
L
M
O
system
/ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman;
USER: sistem, sistemi, sisteminin, Sisteme, sistemin, sistemin
GT
GD
C
H
L
M
O
systems
/ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman;
USER: sistemleri, sistemler, sistemlerinin, sistemlerin, sistemlerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
t
/tiː/ = USER: t, mi, Sal, Pe, t Kaydedilen
GT
GD
C
H
L
M
O
tab
/tæb/ = NOUN: etiket, şerit, çıkıntı, uç, spolet, flâpa;
USER: sekmesi, sekmesini, sekmesinde, sekmesine, sekme
GT
GD
C
H
L
M
O
take
/teɪk/ = VERB: almak, çekmek, götürmek, yapmak, çıkarmak, tutmak, etmek, ele geçirmek, ölçmek, kazanmak, yakalamak;
NOUN: tutma;
USER: almak, çekmek, almaya, alabilir, alır, alır
GT
GD
C
H
L
M
O
taking
/tāk/ = NOUN: alma, ele geçirme, alış, çalkalanma, sallanma, heyecan, telaş;
ADJECTIVE: çekici, ilginç, cazip, bulaşıcı;
USER: alma, alarak, alıyor, alan, almak, almak
GT
GD
C
H
L
M
O
talk
/tɔːk/ = VERB: konuşmak, görüşmek;
NOUN: konuşma, söz, sohbet, görüşme, laf, dedikodu, söylenti, hoşbeş;
USER: konuşmak, konuşma, konuşmaya, söz, konuşun
GT
GD
C
H
L
M
O
talking
/ˈtɔː.kɪŋ.tuː/ = NOUN: konuşma;
ADJECTIVE: konuşma, konuşan;
USER: konuşma, konuşan, konuşurken, konuşuyor, söz
GT
GD
C
H
L
M
O
template
/ˈtem.pleɪt/ = NOUN: şablon, kalıp;
USER: şablon, şablonu, şablonunu, şablonunun, şablonun
GT
GD
C
H
L
M
O
th
/ˈTHôrēəm/ = USER: inci, th, th
GT
GD
C
H
L
M
O
than
/ðæn/ = CONJUNCTION: göre, -den, -dan;
USER: göre, daha, fazla, çok, den, den
GT
GD
C
H
L
M
O
thanks
/θæŋks/ = NOUN: teşekkür, şükür;
USER: teşekkürler, teşekkür, sayesinde, Thanks
GT
GD
C
H
L
M
O
that
/ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye;
PRONOUN: o, ki, şu, diye;
ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar;
ADJECTIVE: öteki;
USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki
GT
GD
C
H
L
M
O
thats
/ðæt/ = USER: şu, Thats
GT
GD
C
H
L
M
O
the
GT
GD
C
H
L
M
O
their
/ðeər/ = PRONOUN: onların;
USER: onların, kendi, bunların, da, da
GT
GD
C
H
L
M
O
them
/ðem/ = PRONOUN: onları, onlara, onlar;
USER: onları, onlara, bunları, onlar, bunların, bunların
GT
GD
C
H
L
M
O
then
/ðen/ = ADVERB: o zaman, öyleyse, ondan sonra, o halde, demek, zira;
ADJECTIVE: o zamanki, o zamanlarki;
USER: o zaman, sonra, ardından, daha sonra, o, o
GT
GD
C
H
L
M
O
there
/ðeər/ = ADVERB: orada, oraya, şurada, oralarda, o konuda;
PRONOUN: şuradaki;
USER: orada, var, vardır, yoktur, yok, yok
GT
GD
C
H
L
M
O
these
/ðiːz/ = PRONOUN: bunlar;
USER: bunlar, bu, şu, bu gibi, bu gibi
GT
GD
C
H
L
M
O
they
/ðeɪ/ = PRONOUN: onlar, insanlar;
USER: onlar, bu, bunlar, da, de, de
GT
GD
C
H
L
M
O
thing
/θɪŋ/ = NOUN: şey, konu, yaratık, eşya, kimse;
USER: şey, bir şey, şeyi, şeydir, şeydir
GT
GD
C
H
L
M
O
think
/θɪŋk/ = VERB: düşünmek, sanmak, saymak, zannetmek, anmak, tasavvur etmek, aklından geçirmek, planlamak;
USER: düşünmek, düşünüyorum, düşünüyorsanız, düşünüyorsun, düşünüyor, düşünüyor
GT
GD
C
H
L
M
O
third
/θɜːd/ = NOUN: üçüncü, üçte bir;
ADJECTIVE: üçüncü;
USER: üçüncü, üçte, üncü, üçüncü bir, üçüncü bir
GT
GD
C
H
L
M
O
this
/ðɪs/ = PRONOUN: bu;
ADVERB: böyle, bu kadar, bu kadar
GT
GD
C
H
L
M
O
those
/ðəʊz/ = PRONOUN: onlar, şunlar;
USER: bu, o, olanlar, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
three
/θriː/ = USER: three-, three, üçlü;
USER: üç, ç, ç
GT
GD
C
H
L
M
O
through
/θruː/ = ADVERB: sayesinde, doğru, baştan sona, tamamen, doğruca, bir uçtan bir uca;
PREPOSITION: sayesinde, içinden, arasından, yüzünden, baştan başa, bir uçtan bir uca;
ADJECTIVE: kesintisiz, direkt;
USER: sayesinde, ile, aracılığıyla, üzerinden, yoluyla
GT
GD
C
H
L
M
O
time
/taɪm/ = NOUN: zaman, süre, vakit, kere, uygun zaman, tempo, çağ, vade, aralık, doğum zamanı;
VERB: zamanlamak, ayarlamak, zamanlama yapmak, saat tutmak, tempo tutmak, kurmak, süre tutmak, temposunu belirlemek;
USER: zaman, süresi, kez, süre, zamanda
GT
GD
C
H
L
M
O
times
/taɪmz/ = NOUN: kez, kere, defa, çağ;
USER: kez, kere, defa, zaman, kat, kat
GT
GD
C
H
L
M
O
to
/tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru;
USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç
GT
GD
C
H
L
M
O
today
/təˈdeɪ/ = ADVERB: bugün, günümüzde;
USER: bugün, günümüzde, bugünkü, günümüz, günümüz
GT
GD
C
H
L
M
O
together
/təˈɡeð.ər/ = ADVERB: birlikte, beraber, hep birden, hiç durmadan;
ADJECTIVE: kuyruk, peşinden ayrılmayan;
USER: birlikte, araya, bir araya, beraber, arada
GT
GD
C
H
L
M
O
too
/tuː/ = ADVERB: çok, de, fazla, dahi;
USER: çok, de, da, fazla, kadar, kadar
GT
GD
C
H
L
M
O
tools
/tuːl/ = NOUN: araç, alet, parça, keski, penis, çük, kamış;
VERB: aletle işlemek, araba kullanmak;
USER: araçları, araçlar, araçlarımızdan yararlanmak, araçlarımızdan, aletleri
GT
GD
C
H
L
M
O
top
/tɒp/ = NOUN: üst, tepe, baş, zirve, kapak, uç, doruk, topaç;
ADJECTIVE: üst, en iyi, en yüksek, tepe;
USER: üst, iyi, en iyi, en, üstüne
GT
GD
C
H
L
M
O
topic
/ˈtɒp.ɪk/ = NOUN: konu, tema, mesele, mevzu, söz konusu;
USER: konu, konuyu, başlık, konuda, konusu
GT
GD
C
H
L
M
O
traceability
/ˌtiːkjuːˈem/ = USER: izlenebilirlik, izlenebilirliği, izlenebilirliğini, izlenebilirliğin, izlenebilirliğinin
GT
GD
C
H
L
M
O
track
/træk/ = VERB: izlemek, takip etmek, geçmek, iz bırakmak, izini aramak;
NOUN: iz, pist, yol, hat, palet, ray, rota;
USER: izlemek, takip, izlemenize, parça, track
GT
GD
C
H
L
M
O
tracked
/træk/ = VERB: izlemek, takip etmek, geçmek, iz bırakmak, izini aramak, ray döşemek, ayağıyla içeri taşımak, palet takmak;
USER: takip, izlenen, paletli, izlenir, izlenebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
transcript
/ˈtræn.skrɪpt/ = NOUN: kopya, suret;
USER: kopya, transkript, transcript, transkriptlerini, transkripti
GT
GD
C
H
L
M
O
trip
/trɪp/ = NOUN: gezi, seyahat, yolculuk, çelme, gezinti, hata, tökezleme, sürçme, kastanyola;
VERB: çelme takmak, tökezlemek, sekmek;
USER: yolculuk, gezi, gezisi, seyahat, seyahatiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
triple
/ˈtrɪp.l̩/ = NOUN: üçlü;
ADJECTIVE: üçlü, üç kat, üç misli;
VERB: üç katına çıkarmak, üç misline çıkmak;
USER: üçlü, üç, üç kişilik, triple, üçlü li
GT
GD
C
H
L
M
O
turn
/tɜːn/ = VERB: çevirmek, dönmek, döndürmek, dönüştürmek, geçmek, olmak, sapmak, dönüşmek;
NOUN: dönüş, dönme, sıra, dönüm;
USER: çevirmek, dönüş, açmak, edecek, açın
GT
GD
C
H
L
M
O
two
/tuː/ = USER: two-, two, ikili, ikili
GT
GD
C
H
L
M
O
types
/taɪp/ = NOUN: tip, tür, model, cins, örnek, sembol, matbaa harfi, simge;
VERB: daktilo ile yazmak;
USER: türleri, tipleri, türlü, tür, tip
GT
GD
C
H
L
M
O
typical
/ˈtɪp.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: tipik, özgün, karakteristik, kendine özgü;
USER: tipik, tipik bir, normal, normal
GT
GD
C
H
L
M
O
typically
/ˈtɪp.ɪ.kəl.i/ = USER: genellikle, tipik, tipik olarak, genelde
GT
GD
C
H
L
M
O
uh
/ɜː/ = USER: ah, uh, ee, aa
GT
GD
C
H
L
M
O
underlying
/ˌəndərˈlī/ = ADJECTIVE: temel, altında yatan, esas, öncelikli, belli başlı;
USER: altında yatan, altta yatan, temel, yatan, temelini
GT
GD
C
H
L
M
O
underneath
/ˌʌn.dəˈniːθ/ = ADVERB: altında, altına, altından, alt;
PREPOSITION: altında, altına, altından;
USER: altında, altına, altındaki, altından, alt
GT
GD
C
H
L
M
O
unique
/jʊˈniːk/ = ADJECTIVE: benzersiz, eşsiz, özgün, tek, biricik, mükemmel, rakipsiz, yegâne, bir değerli;
NOUN: eşsiz şey, nadir şey;
USER: benzersiz, eşsiz, benzersiz bir, eşsiz bir, özgü
GT
GD
C
H
L
M
O
unit
/ˈjuː.nɪt/ = NOUN: birim, ünite, birlik, öğe, bütünlük;
USER: birim, birimi, ünitesi, ünite, biriminin
GT
GD
C
H
L
M
O
until
/ənˈtɪl/ = PREPOSITION: kadar, dek, değin;
CONJUNCTION: kadar, -inceye kadar;
USER: kadar, sonu, dek, yılına kadar, yılına kadar
GT
GD
C
H
L
M
O
up
/ʌp/ = ADVERB: yukarı, yukarıya;
PREPOSITION: yukarı, yukarıya;
ADJECTIVE: ayakta, dik, yükselmiş, çıkmış, olmuş;
NOUN: artış;
VERB: yükseltmek, artırmak;
USER: yukarı, kadar, up, onbirler, fazla, fazla
GT
GD
C
H
L
M
O
update
/ʌpˈdeɪt/ = NOUN: güncelleştirme, güncel veriler, modernleştirme;
VERB: güncelleştirmek, modernleştirmek, modernize etmek;
USER: güncelleştirme, güncelleştirmek, güncellemek, güncelleyin, güncelleme
GT
GD
C
H
L
M
O
updated
/ʌpˈdeɪt/ = VERB: güncelleştirmek, modernleştirmek, modernize etmek;
USER: güncel, güncellenen, güncelleme, güncellendi, güncelleştirilmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
updates
/ʌpˈdeɪt/ = NOUN: güncelleştirme, güncel veriler, modernleştirme;
USER: güncellemeler, güncellemeleri, güncelleştirmeleri, güncellemer, güncelleştirmelerini
GT
GD
C
H
L
M
O
us
/ʌs/ = PRONOUN: bize, bizi, biz;
USER: bize, bizi, bizim, bizimle, Lütfen, Lütfen
GT
GD
C
H
L
M
O
use
/juːz/ = VERB: kullanmak, yararlanmak, faydalanmak, davranmak, muamele etmek;
NOUN: kullanım, kullanma, yarar, faydalanma, fayda, amaç, menfaat;
USER: kullanmak, kullanın, kullanabilirsiniz, kullanımı, kullanınız, kullanınız
GT
GD
C
H
L
M
O
used
/juːst/ = ADJECTIVE: kullanılmış, eski;
USER: kullanılmış, kullanılan, kullanılır, kullanılabilir, kullanılmaktadır, kullanılmaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
useful
/ˈjuːs.fəl/ = ADJECTIVE: yararlı, faydalı, kullanışlı, işe yarar;
USER: yararlı, faydalı, yararlıdır, kullanışlı, yararlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
users
/ˈjuː.zər/ = NOUN: kullanıcı, kullanan, tüketici, kullanma hakkı;
USER: kullanıcılar, kullanıcı, kullanıcıları, kullanıcıların, kullanıcılarının
GT
GD
C
H
L
M
O
uses
/juːz/ = NOUN: kullanım, kullanma, yarar, faydalanma, fayda, amaç, menfaat;
VERB: kullanmak, yararlanmak, faydalanmak, davranmak, muamele etmek;
USER: kullanır, kullanan, kullandığı, kullanmaktadır, kullanıyor, kullanıyor
GT
GD
C
H
L
M
O
using
/juːz/ = NOUN: kullanma;
USER: kullanma, kullanarak, kullanılarak, ile, kullanan, kullanan
GT
GD
C
H
L
M
O
valid
/ˈvæl.ɪd/ = ADJECTIVE: geçerli, yürürlükte, geçer, yasal, mantıklı, sağlam, yerinde;
USER: geçerli, geçerli bir, geçerlidir
GT
GD
C
H
L
M
O
validity
/ˈvæl.ɪd/ = NOUN: geçerlilik, geçerlik, doğruluk, yasallık, sağlamlık;
USER: geçerlilik, geçerliliği, geçerliliğini, geçerlik, geçerliği
GT
GD
C
H
L
M
O
various
/ˈveə.ri.əs/ = ADJECTIVE: çeşitli, birçok, türlü, çeşit çeşit;
USER: çeşitli, farklı, değişik, birçok
GT
GD
C
H
L
M
O
ve
/ -v/ = USER: ettik
GT
GD
C
H
L
M
O
version
/ˈvɜː.ʃən/ = NOUN: versiyon, model, uyarlama, çeviri, varyant, örnek, tasvir, hikâye, rahimde bebeği çevirme, yorum;
USER: versiyon, sürümü, sürüm, sürümünü, versiyonu
GT
GD
C
H
L
M
O
very
/ˈver.i/ = ADJECTIVE: çok, tam, bile, gerçek, aynı, salt, sırf, mutlâk, özel;
ADVERB: çok, pek, en, tam;
USER: çok, oldukça, very, derece, pek, pek
GT
GD
C
H
L
M
O
video
/ˈvɪd.i.əʊ/ = NOUN: video, video filmi, televizyon, video terminal;
ADJECTIVE: video, ekran;
USER: video, videoyu, görüntü, ekran
GT
GD
C
H
L
M
O
view
/vjuː/ = VERB: görmek, bakmak, incelemek, seyretmek;
NOUN: görünüm, manzara, bakış, görüş, görüntü, gösterme, görüş alanı, panaroma;
USER: görmek, fazlasý, görüntülemek, görüntüle, görüntüleyebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
visit
/ˈvɪz.ɪt/ = NOUN: ziyaret, misafirlik, vizite;
VERB: ziyaret etmek, gezmek, uğramak, musallat olmak, ziyarete gitmek, misafir olmak, teftiş etmek, çektirmek, çene çalmak, laflamak;
USER: ziyaret, ziyaret edin, Gezilecek, ziyarete, müzesine, müzesine
GT
GD
C
H
L
M
O
want
/wɒnt/ = VERB: istemek, arzulamak, arzu etmek, gerektirmek, talep etmek, yoksun olmak, ihtiyacı olmak, eksik olmak;
NOUN: arzu, ihtiyaç, yokluk, istek, gereksinim, lüzum, fakirlik, gereksinme;
USER: istemek, istediğiniz, istiyorum, istiyorsanız, istiyorsunuz
GT
GD
C
H
L
M
O
warnings
/ˈwɔː.nɪŋ/ = NOUN: uyarı, ikaz, uyarma, ihbar, ihtar, tembih, ihtarname, öğüt, nasihat, ibret;
USER: uyarılar, uyarıları, uyarı, uyarılara, uyarılarını
GT
GD
C
H
L
M
O
was
/wɒz/ = USER: oldu, olduğunu, idi, was, olduğu, olduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
way
/weɪ/ = NOUN: yol, yön, yöntem, tarz, taraf, usul, davranış, mesafe, gidişat, durum, yapılış şekli, gelenek, davranış tarzı, bakım, civar, iş alanı;
USER: yol, şekilde, yolu, bir şekilde, bir yol, bir yol
GT
GD
C
H
L
M
O
ways
/-weɪz/ = NOUN: начин, пут, правац, метод, стаза;
USER: yolları, yollar, yolu, şekilde, şekillerde, şekillerde
GT
GD
C
H
L
M
O
we
/wiː/ = PRONOUN: biz;
USER: biz, Sizlere, We, bizim, Bu, Bu
GT
GD
C
H
L
M
O
website
/ˈweb.saɪt/ = NOUN: website;
USER: web sitesi, web, sitesini, web sitesini, et
GT
GD
C
H
L
M
O
week
/wiːk/ = NOUN: hafta;
USER: hafta, haftada, haftalık, haftanın, haftadan
GT
GD
C
H
L
M
O
well
/wel/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, sağlıklı, uygun, iyi durumda;
ADVERB: iyi, çok, iyice, oldukça, güzelce, hoş;
NOUN: kuyu;
USER: iyi, de, sıra, yanı, iyi bir, iyi bir
GT
GD
C
H
L
M
O
were
/wɜːr/ = USER: edildi, vardı, idi, olduğunu, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
what
/wɒt/ = ADJECTIVE: ne, hangi;
PRONOUN: ne, hangi, neyi, neleri;
USER: ne, Neler, ne bekleyebileceğinizi, hangi, nedir, nedir
GT
GD
C
H
L
M
O
when
/wen/ = NOUN: zaman, vakit;
ADVERB: ne zaman, iken, -dığı zaman;
CONJUNCTION: ne zaman, iken, gerektiğinde, -dığı sırada, -dığında;
PRONOUN: ne zaman, ne zamandan kalma;
USER: zaman, ne zaman, olduğunda, ne, sırasında, sırasında
GT
GD
C
H
L
M
O
where
/weər/ = ADVERB: nerede, nereye, nereden;
PRONOUN: yer, nere;
CONJUNCTION: -dığı yere, -diği yerde;
USER: nerede, nereye, burada, yerde, yere, yere
GT
GD
C
H
L
M
O
whether
/ˈweð.ər/ = CONJUNCTION: olup olmadığını, eğer;
USER: olup olmadığını, olmadığını, olsun, olup, olmadığı
GT
GD
C
H
L
M
O
which
/wɪtʃ/ = ADJECTIVE: hangi;
PRONOUN: hangi, hangisi, ki, hangisini;
USER: hangi, olan, olduğu, ki, bu, bu
GT
GD
C
H
L
M
O
whole
/həʊl/ = ADJECTIVE: bütün, tüm, tam, toplu, sağlam, sağlıklı, öz, yarasız beresiz;
NOUN: tüm, toplam;
USER: bütün, tüm, tam, tamamı, tamamen
GT
GD
C
H
L
M
O
will
/wɪl/ = NOUN: irade, niyet, istek, vasiyet, vasiyetname, arzu, azim;
VERB: istemek, amaçlamak, arzulamak, niyet etmek, vasiyet etmek;
USER: irade, olacak, olacaktır, olur, edecek, edecek
GT
GD
C
H
L
M
O
windchill
/ˈwɪnd.tʃɪl/ = USER: rüzgar soğukluğu, Hissedilen, Windchill, Rüzgar Etkisi, rüzgarın üşütmesi,
GT
GD
C
H
L
M
O
windscreen
/ˈwɪnd.skriːn/ = USER: Rüzgar, Rüzgâr, Wind, rüzgarın, Üflemeli
GT
GD
C
H
L
M
O
with
/wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li;
USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte
GT
GD
C
H
L
M
O
within
/wɪˈðɪn/ = ADVERB: içinde, içinden, içeriden, içeride, içeri, içeriye, için için;
PREPOSITION: içinde, kapsamında, dahilinde, zarfında;
NOUN: iç, iç kısım;
USER: içinde, içerisinde, mesafede olan, içindeki, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
won
/wʌn/ = NOUN: won;
USER: won, kazandı, kazanan, kazanılan, kazanmış, kazanmış
GT
GD
C
H
L
M
O
work
/wɜːk/ = NOUN: iş, çalışma, eser, görev, işleme, emek, işyeri, yapıt, meşguliyet;
VERB: çalışmak, işlemek, iş yapmak, işe yaramak, çabalamak, meşgul olmak, başarılı olmak, oynamak, mayalanmak, etkili olmak, seğirmek, oynatmak, koparmak, sızdırmak, işletmek;
USER: çalışma, çalışmak, iş, işe, çalışmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
would
/wʊd/ = VERB: -cekti, -caktı, -erdi, -ermi, -ermiydi;
USER: -cekti, olur, mi, istiyorsunuz, olurdu, olurdu
GT
GD
C
H
L
M
O
write
/raɪt/ = VERB: yazmak, yazı yazmak, mektup yazmak, kaleme almak, kâğıda dökmek, bestelemek, yazarlık yapmak;
NOUN: yazı yazma;
USER: yazmak, yazma, yazın, yazmaya, geç, geç
GT
GD
C
H
L
M
O
wrong
/rɒŋ/ = ADJECTIVE: yanlış, hatalı, ters, haksız, bozuk, uygunsuz;
ADVERB: yanlış, ters, ters olarak;
NOUN: hata, haksızlık, suç, yanlış yol;
VERB: haksızlık etmek, günahına girmek, eziyet etmek;
USER: yanlış, yanlış bir, sorun, ters, hatalı
GT
GD
C
H
L
M
O
x
/eks/ = NOUN: bilinmeyen, on dolarlık banknot
GT
GD
C
H
L
M
O
you
/juː/ = PRONOUN: size, sen, seni, sizi, sana, siz;
USER: sen, size, Eğer, sizin, sizi, sizi
GT
GD
C
H
L
M
O
your
/jɔːr/ = PRONOUN: sizin, senin;
USER: sizin, senin, Kaydınızı, Kullanıcı, da, da
GT
GD
C
H
L
M
O
yours
/jɔːz/ = PRONOUN: seninki, sizinki, seninkiler, sizinkiler, sizlerinki;
USER: seninki, sizinki, senin, sizin, sizindir
649 words